COVID-19, 2019 yılında keşfedilen yeni bir koronavirüs olan SARS-CoV-2'nin neden olduğu bir solunum yolu hastalığıdır.Virüs, bilindiği üzere merkezi Çin kenti Wuhan'da ortaya çıktı, Çin ve Asya'daki diğer ülkelere hızla yayıldı ve daha sonra da tüm dünyayı kasıp kavuran bir salgına dönüştü. Virüsün, esas olarak enfekte bir kişi öksürdüğünde, hapşırdığında veya konuştuğunda üretilen solunum damlacıkları yoluyla kişiden kişiye yayıldığı düşünülmektedir. Enfekte olan bazı kişilerde semptomlar olmayabilir. Semptom görülen kişilerde ise hastalık hafif ila şiddetli arasında değişebilir. 65 yaş ve üstü yetişkinler ve altta yatan tıbbi durumları olan herhangi bir yaştaki kişiler ciddi hastalık için daha yüksek risk altındadır.
Koronavirüs salgını olarak da bilinen Covid-19 salgını, şiddetli akut solunum sendromu koronavirüs 2’nin (SARS-CoV-2) sebep olduğu, 2019 koronavirüs hastalığının (Covid-19) küresel bir salgınıdır. İlk olarak Aralık 2019’da Çin’in Wuhan kentinde tespit edilen virüs, Dünya Sağlık Örgütü tarafından 30 Ocak 2020’de Uluslararası Önem Arz Eden Halk Sağlığı Acil Durumu olarak ilan edildi ve daha sonra 11 Mart 2020’de bir salgın olarak ilan edildi. Şu ana kadar 170 milyondan fazla vaka doğrulandı ve virüs sebebiyle 3,54 milyondan fazla ölüm yaşandı. Bu da Covid-19’u tarihin en ölümcül salgınlarından biri yapıyor.
Uzmanlar önleyici astım spreyini her zaman kullandığınız günlük belirtilen dozda kullanımına devam etmenizi önermektedir.
Normal dozda kullanım virüs kaynaklı gerçekleşecek astım atağı yaşama riskini azaltacaktır.
Uzmanlar mutlaka rahatlatıcı spreyi yanınızda taşımanızı önermektedir. Böylelikle belirtilerin artması halinde yanınızda bir ilacın bulunması çok önemlidir.
Normal bir şekilde geçen günlerinizde astım belirtilerinin arttığını ve şiddetinin yükseldiğini düşünüyorsanız bir hekime başvurmanız önerilmektedir.
Eğer kronik hastalığınız varsa dikkat etmeniz gerekmektedir. Yüksek tansiyon hastası olanların, ciğerlerle ilgili hastalıkları olanların, bağışıklık sistemi güçsüz olanların virüsün bulaşmasını engellemek için çok ciddi önlemler alması gerekmektedir. Eğer herhangi bir durumdan ötürü kendinizi kötü hissediyorsanız direkt olarak hekime başvurulması tavsiye edilmektedir.
Tip 1 ve Tip 2 diyabet hastalarının risk grubunda yer almaktadır. Eğer bu hastalıklardan birine sahipseniz kan şekerinizi düzenli takip etmelisiniz. Herhangi bir olumsuz durumda hızlıca hekiminize başvurunuz.
Yaşlılar hastalığı ağır geçirmeye daha yatkındır.
Örneğin, 50’lerinde olan insanlar 40’larında olan insanlara kıyasla salgını daha ağır geçirme riski ile karşı karşıyadır. Benzer şekilde, 60’larında ya da 70’lerinde olan kişiler, genel olarak, 50’lerinde olan kişilere kıyasla salgını daha ağır geçirme riski ile karşı karşıyadır. Covid-19 salgını en çok 85 yaş ve üzeri kişiler için tehdit oluşturmaktadır.
SARS-CoV-2’nin sebep olduğu hastalığı daha ağır geçiren kişiler:
İleri yaşlı hastalar hastaneye kaldırılmaya daha meyillidirler
Covid-19’a yakalanmış ileri yaşlı hastaların hastaneye kaldırılma ya da hayatlarını kaybetme ihtimalleri daha fazladır. Yaş ne kadar artarsa risk de o kadar artmaktadır.
Eğer kendinizi kötü hissetmeye başlamış ve Covid-19 olduğunuzu düşünüyorsanız, mümkün olan en kısa sürede bir hastaneye başvurun.
Her birey kendini, ailesini, sevdiklerini, çevresini ve toplumunu, Covid-19 salgınından korumak ve bu salgının yayılmasını azaltmak için önlemler almalıdır.
Eğer halka açık bir yerde bir şey yapmayı planlıyorsanız:
Bazı faktörler hamilelerin Covid-19'u ciddi geçirme riskini daha da arttırabilir. Örneğin, altta yatan bir hastalığa sahip olmak ve belirli bir yaşın üzerinde olmak. Altta hastalığı olan kişiler, kendi sağlık kuruluşlarının belirlediği tedavi planını takip etmeye devam etmelidir.
Nefes almada güçlük ya da nefes darlığı, göğüs ağrısı veya basınç, konuşma ya da hareket kaybı ile ilişkili olarak ateş ve/veya öksürük yaşayan her yaştan insan hemen tıbbi destek almalıdır. Mümkünse önce doktorunuzu, yardım hattınızı veya sağlık merkezini arayın, bu sayede doğru kliniğe yönlendirilebilirsiniz ve doğru tedaviyi alabilirsiniz. Unutmayın ki erken teşhis hayati önem taşımaktadır.
Virüsün insandan insana damlacık yoluyla veya doğrudan temas ile geçebildiği bilinmektedir. Öksürük gibi yollarla etrafa ve yüzeylere yayılan solunum damlacıklarının bir süre boyunca bulaşıcılık özelliği taşındığı gözlemlenmiştir.
Koronavirüsü solunum sistemine yerleşmektedir ve yapılan araştırmalarda hastalık belirtisi göstermeyen insanların da virüsü taşıyabileceği, bu insanlarda virüsün kuluçka döneminde olduğu ve kuluçka döneminde bile bulaşıcı olduğu gözlemlenmiştir. Ancak en etkili yayılma döneminin kuluçka dönemi olmadığı bilinmektedir.
Bir hastanın veya kuluçka döneminde olan bir insanın öksürmesi veya hapşırması ile beraber etrafa saçılmış olan damlacıkların, başka bir insan tarafından solunması ve dokunulması sonrasında ellerin göz, ağız ve burun ile temas ettirilmesi sonucu bulaşıcılık göstermektedir.
Coronavirus, vücut dışı ortamda uzun süre varlığını sürdürme imkanı olmayan bir virüs türüdür.
Yapılan araştırmalar sonucunda coronavirusun bulaşıcılık ve dış ortama dayanma süresi ile ilgili yeterli ve doğrulanmış bir bilgi bulunmamaktadır.
Virüs, hasta olmuş bir kişinin ağzından veya burnundan öksürdüğünde, hapşırdığında, konuşurken, şarkı söylediğinde veya nefes aldığında küçük sıvı parçacıkları olarak yayılır. Bu parçacıklar, daha büyük solunum damlacıklarından daha küçük aerosollere kadar değişir.
Şu anki kanıtlar, virüsün esas olarak birbirleriyle yakın temas halinde olan insanlar arasında, genel olarak 1 metre (kısa mesafe) içinde yayıldığını göstermektedir. Virüsü içeren aerosoller veya damlacıklar solunduğunda veya doğrudan gözler, burun veya ağızla temas ettiğinde kişi enfekte olabilir. Virüs ayrıca, insanların daha uzun süre geçirme eğiliminde olduğu, yetersiz havalandırılan ve/veya kalabalık iç mekanlarda da yayılabilir. Bunun nedeni, aerosollerin havada asılı kalması veya 1 metreden (uzun menzil) daha uzağa gitmesidir. Ayrıca insanlar ellerini temizlemeden önce gözlerine, burunlarına veya ağızlarına dokunarak ya da virüsün bulaştığı yüzeylere dokunarak da enfekte olabilirler.
Koronavirüsünün tanısının kesin olarak konulması için laboratuvar ortamında test yapılması gereklidir.
Koronavirüs vaka tanımına uyan kişilerden bazı örnekler alınmaktadır. Boğaz sürüntüsü, balgam gibi örnekleri kullanarak virüsün genetik materyalinin tespit edilmesi gerçekleştirilir ve eğer koronavirüsüne ait bulgular varsa tanı konur.
Şu anki enfeksiyonu veya geçmiş enfeksiyonu test edebilen Covid-19 testleri mevcuttur.
Yapılan viral bir test, şu anki enfeksiyonun olup olmadığını gösterir. İki tür viral test vardır: Nükleik asit amplifikasyon testleri (NAAT'ler) ve antijen testleri.
Yapılan antikor testi (seroloji testi olarak da bilinir), geçmişte bir enfeksiyon geçirip geçirmediğinizi söyleyebilir. Şu anki enfeksiyonu teşhis etmek için antikor testleri kullanılmamalıdır.
Kimler Şu anki Enfeksiyon İçin Test Olmalıdır:
Şu anda, Covid-19 için kesin bir tedavi yoktur. Antibiyotikler Covid-19 gibi viral enfeksiyonlara karşı etkili değildir.
Araştırmacılar Covid-19 için çeşitli olası tedavileri test etmektedirler.
Covid-19’a yakalanmış birçok kişi hafif bir hastalığa sahip olabilir ve destekleyici bir bakımla tedavi edilebilir.
Bu destekleyici bakım, belirtileri hafifletmeyi amaçlar ve aşağıdakileri içerebilir:
Viral vektör aşıları, hücrelerimize önemli talimatlar vermek için farklı bir virüsün (vektör) değiştirilmiş bir halini kullanır. Covid-19 viral vektör aşıları için vektör, vücudumuzdaki bir hücreye girer ve ardından hücrenin kendi mekanizmasını kullanarak Covid-19 hastalığına neden olan virüsün zararsız bir parçasını üretir. Bu üretilen parça ‘spike protein’ olarak bilinir ve sadece Covid-19’a neden olan virüsün yüzeyinde bulunur.
Hücre bu proteini yüzeyinde sergiler ve bağışıklık sistemimiz bu zararlı hücrenin oraya ait olmadığını anlar. Bu, bağışıklık sistemimizin antikor üretmeye başlamasını ve enfeksiyon olduğunu düşündüğü şeyle savaşması için diğer bağışıklık hücrelerini harekete geçirmesini tetikler.
Tüm bu sürecin sonunda vücudumuz, gelecekte Covid-19’a neden olan bu virüsün ortaya çıkarabileceği enfeksiyona karşı bizi nasıl koruyacağını öğrenmiş olur. Burada elde ettiğimiz fayda Covid-19 ile hastalanmanın ciddi sonuçlarını riske atmadan bu korumayı bir aşıdan almamızdır. Aşı olduktan sonra yaşanan herhangi bir geçici rahatsızlık, sürecin doğal bir parçasıdır ve aşının işe yaradığının bir göstergesidir.
Mesajcı RNA aşıları - mRNA olarak da bilinir - Covid-19 aşı türünden biridir.
mRNA aşıları, bulaşıcı hastalıklara karşı koruma sağlayan yeni bir aşı teknolojisidir. Bağışıklık sistemini tetiklemek için birçok aşı bunu vücudumuza zayıflatılmış ya da etkisiz hale getirmiş mikropları yerleştirerek yapar. Ama bunun yerine mRNA aşıları hücrelerimize, bağışık sistemini tetikleyecek bir proteini -hatta proteinin ufak bir parçasını- nasıl yapacaklarını öğretir. Antikor üreten bağışıklık sisteminin verdiği bu tepki, gerçek virüsler vücudumuza girerse bizi enfekte olmaktan koruyacak şeydir.
Covid-19 mRNA aşıları, hücrelerimize ‘spike protein’ adındaki proteinin zararsız bir parçasını yapmaları için talimatlar verir. Bu protein Covid-19’a neden olan virüsün yüzeyinde bulunur.
Covid-19 mRNA aşılar üst kol kasının olduğu bölgeye uygulanır. Talimatlar (mRNA) bağışıklık hücrelerinin içine girdikten sonra hücreler bunları protein parçası yapmak için kullanır. Protein parçası yapıldıktan sonra hücre talimatları parçalar ve onlardan kurtulur.
Daha sonra hücre, protein parçasını kendi yüzeyinde gösterir. Bağışıklık sistemimiz proteinin oraya ait olmadığını anlar ve Covid-19’a karşı doğal enfeksiyonda olduğu gibi bağışıklık tepkisi oluşturur ve antikorlar üretmeye başlar.
Sürecin sonunda vücudumuz gelecekteki enfeksiyonlara karşı kendini nasıl korumasını gerektiğini öğrenmiş olur.
Aşı üretmenin ilk yolu, hastalık taşıyan virüsü veya bakteriyi (veya ona benzer bir mikroorganizma) alıp ısı veya radyasyon kullanarak onu etkisiz hale getirmek veya öldürmektir. Bu yaklaşım insanlarda işe yaradığı kanıtlanmış bir teknolojiyi kullanır - grip ve çocuk felci aşılarının yapıldığı yöntemdir - ve aşılar makul bir ölçekte üretilebilir.
Ancak bu süreç, virüsü veya bakteriyi güvenli bir şekilde büyütmek için özel laboratuvar tesisleri ve uzun üretim süresi gerektirmektedir. Ek olarak aşının etkili olabilmesi için muhtemelen iki veya üç doz uygulanması gerekmektedir.