Üye Girişi

Sağlık profesyonellerine özel hazırlanmış içeriklere erişebilmek için giriş yapmanız gerekmektedir. Henüz üye değilseniz lütfen üye ol seçeneğine tıklayın.

Giriş Yap Üye Ol
Şifremi Unuttum
Medikaynak Search
Üye Ol Üye Giriş
Medikaynak Menü

İmmünoterapide Gerçek Yaşamın Klinik Çalışmalardan Beklentileri

İmmünoterapi renal hücreli kanser, akciğer kanseri, malign melanoma, lenfoma ve baş boyun kanserleri gibi onkoloji pratiğinde sık rastlanan malignitelerde artık standart tedavi şekline gelmektedir. Bu durum klinisyenlerin hareket yeteneğini hem sağ kalımı uzatıcı özellik göstermelerinden ötürü hem de konvansiyonel kemoterapinin yıkıcı yan etkilerinden hastaları korumalarından ötürü güçlendirmektedir. Artan immünoterapi seçenekleri beraberinde elbette artmış klinik çalışmalar ile mümkün olmaktadır. Artık neredeyse takip etmenin zorlaştığı bu yoğun yeni bilgi ve çalışma bombardımanı altında, hastalar için ömür uzatıcı seçenekler gün geçtikçe çoğalmaktadır.

Ancak, biliyoruz ki, klinik çalışmaların kendilerine özgü sınırlılıkları da vardır. Üstelik bu sınırlılıkları bilmek klinisyenlerin hastalarına tedavi seçeneklerini sunarken göz önünde bulundurmaları gereken başlıklardır. Bu sınırlılıklara göz atacak olursak ilk planda bu tür çalışmalara; ileri yaşta bulunan popülasyondan hasta alınmaması veya sınırlı sayıda hasta eklenmesi; çoklu hat tedavi almış hastaların genellikle çalışmaya dahil edilmemesi; kontrolde dahi olsalar HIV veya kronik viral hepatitli hastaların azımsanacak ölçüde çalışmalara dahil edilmesi veya hiç dahil edilmemesi; beyin metastazı olan olguların ya çalışmalara dahil edilmemesi ya da kontrolde olmaları halinde çalışmalara alınmasını sayabiliriz.

Oysa ki polikliniğimize gelen hastaların çoğu çoklu hat tedavi almış, belki de ileri yaşta ve performansı da genellikle düşük hastalardan oluşmaktadır. Dolayısıyla biz hekimler klinik pratikte hep Faz-3 çalışmaları dikkate alıyoruz ama Faz-3 dışı hastaları da bu çalışmaları göz önüne alarak değerlenmek zorunda kalıyoruz. Bu nedenle bazı yansımaları kafamızda net olarak gerçekleştiremeyebiliriz. Örneğin ileri yaş hastalar gerçek yaşamda kötü prognozla seyrederken klinik çalışmalarda sayıca az olsalar bile immünoterapinin etkinliği bu grupta daha iyi çıkabiliyor1. Gerçek yaşamda daha kötü çıkmalarının sebebi belki ek olarak var olan komoribiditeleri, performans skorlarının düşüklüğü, çoklu hat tedavi almaları olabilir. Bir diğer klinik çalışma-gerçek yaşam tecrübesi farklılığı olan durum da otoimmün hastalığı olan kişilerde immünoterapinin yan etki profili artacağı düşüncesidir. Ama etkinlik nasıl değişkenlik gösteriyor işte bu hasta grubu sayıca az da olsa tedavi planımızda nerede yer almaları gerekiyor sorularına cevap bulmak için, bu hastaları inceleyen klinik çalışmalara ihtiyaç vardır2. Yine benzer şekilde remisyonda giden kronik viral hepatit ya da HIV hastalarının da immünoterapi kullanılan bir klinik çalışmaya alınması çok sık görülmemektedir. Oysaki ülkemizde %3-7 sıklığında gözüken kronik viral hepatitli hastaların akciğer kanseri vb immünoterapinin etkin olduğu kanserlere yakalanması durumunda gerçekten bu tedaviyi alamamasını hangi kanıtla hastaya sunmamız gerekmektedir?

Sonuç olarak, klinik çalışmaların günlük pratiği daha iyi yönlendirebilmesi için gerçek yaşam hastalarını daha sık incelenmesi gerekmektedir. Bu çalışmalara daha sık ileri yaşta olan, performansı daha düşük olan, komorbiditesi daha çok olan ve çoklu sıra tedavi almış hastaların alınması ile bu problem giderilebilir.

Yazarın önceki yazılarıYAZAR HAKKINDA  


Prof. Dr. Nuri Karadurmuş

YAZAR HAKKINDA  
Medikaynak Referanslar

  1. Dudnik E, Peled N, Nechushtan H, et al. BRAF Mutant Lung Cancer: Programmed Death Ligand 1 Expression, Tumor Mutational Burden, Microsatellite Instability Status, and Response to Immune Check-Point Inhibitors. J Thorac Oncol. 2018;13(8):1128-1137.
  2. Shah NJ, Al-Shbool G, Blackburn M, et al. Safety and efficacy of immune checkpoint inhibitors (ICIs) in cancer patients with HIV, hepatitis B, or hepatitis C viral infection. J Immunother Cancer. 2019;7(1):1-8. doi:10.1186/s40425-019-0771-1