Üye Girişi

Sağlık profesyonellerine özel hazırlanmış içeriklere erişebilmek için giriş yapmanız gerekmektedir. Henüz üye değilseniz lütfen üye ol seçeneğine tıklayın.

Giriş Yap Üye Ol
Şifremi Unuttum
Medikaynak Search
Üye Ol Üye Giriş
Medikaynak Menü

Kim doktor? Doktor kim?

Teknolojik ilerlemelerle birlikte iletişim araçları da farklılaşmıştır. İnternet, çocukluğumuzda evlerimizde bulunan ahizeli telefonlardan telsiz telefonlara daha sonra bir türlü nerede taşıyacağımıza (pantolon cebi, gömlek cebi ve kemere takılan aksesuarda) karar veremediğimiz farklı ebatlardaki cep telefonlarımıza ve şimdi de kol saati şeklindeki akıllı cihazlara kadar evrim geçiren telefonlarla tam anlamıyla elimize, aklımıza, hayatımıza düşmüştür.

Medya platformlarına gelince ilk gözümüzü açtığımız mecra Facebook iken artık Instagram, Twitter, Linkedln, Google Plus gibi pek çok sosyal ağ ile birbirimize bağlıyız. Gün geçmiyor ki daha fazla insan bu ağın kapsama alanına girmesin. Daha önceden ‘’sosyal medya hesabım yok’’ diyen insanlar ilerleyen zamanlarda kendisini bu hesapların içerisinde buluyor. Bireyler arasındaki duygusal ilişki zayıflarken online ağlar ile sağlanan yapay yakınlaşma maalesef artıyor.

Her anlamda hayatımızın vazgeçilmezi olarak konumlanan bu yeni oluşum ile birlikte ülkemizde hasta başına düşen doktor sayısı düşük olduğundan hastalara mesaj verme, farkındalık oluşturma anlamında hekimlerin sosyal platformlarda yer almalarının olumlu yönde faydaları olabilir. Hastalar, muayene olurken kimi zaman sıra beklemekten kimi zaman anksiyeteden dolayı rahat konuşamamakta, akıllarındaki soruları unutabilmekte ve sonuçta merak ettiklerine cevap bulamamaktadır. Eğer hekim, hastaya yeterli bilgi vermezse hasta soru işaretleriyle muayene odasından ayrılır. Hastanın poliklinikten mutsuz bir şekilde ayrılması hastalıkla mücadelede zaaf oluşturur. Zira stres, stresi getirir. Dolayısıyla hastalar, hastalıklarının adını bile çoğu zaman öğrenemeden hastaneden ayrılabilmektedir. Doktor tarafından konulan tanının ne olduğu?, hastalığın seyrinin nasıl olacağı?, kesin tedavisi var mı?, genetik yönü var mı?, ve son zamanlarda merak edilen diyet konusu, kısacası onlarca soru... Bu sorulara cevap arayan hastalar için tek başvuru kaynağı aynı dertlerden muzdarip insanların bulunduğu online sayfalar... Ülkemizde kitap okuma oranının düşük olması ve günümüz insanının az çaba sarf ederek bilgiyi hap şekline getirip öğrenme isteğinin varlığı bu tür sayfaları daha da cazip hale getirmektedir. Merak duygusu, bilgi açlığı veya teknoloji bağımlılığı gibi bazı psikiyatrik bozukluklar (nomofobi vb.) nedeniyle sosyal medya platformlarında gezinen ve zamanının büyük bir kısmını bilgisayar ya da cep telefonunda harcayan, ömrünü tüketen bireyler... Akıllı telefonların ortaya çıkışı ile birlikte ekran karşısında geçirilen süre artmıştır1. Zira zaman ve mekan gözetmeksizin telefonlar yoluyla insanlar çevrimiçi olabilme imkanı bulur. Örneğin havalimanında uçak beklerken yanınızda bir bilgisayar olmasa da cep telefonları sayesinde internete rahatlıkla erişebilirsiniz.

Kronik hastalıkları olan insanlar arasında psikiyatrik hastalıkların daha fazla olduğu raporlanmıştır2. Bu insanların strese karşı dayanıklılığı da azdır3. Pandemi sürecinde toplum sağlığı bozulurken psikiyatrik vaka sayısı da artmıştır4. Romatolojik hastalığı bulunanlar arasında da pandemi sürecinde bir takım psikiyatrik rahatsızlıkların arttığı raporlanmıştır5.

Kronik hastalığa sahip hastalar da tüm toplum gibi interneti, akıllı telefonları ve sosyal medya kanallarını düzenli olarak kullanmaktadır. Almanya’da Aralık 2018 – Ocak 2019 tarihleri arasında 193 romatoloji hastasının dahil olduğu bir çalışmada hastaların %91.2’sinin akıllı telefon kullanıcısı olduğu, %46.1’inin de düzenli olarak sosyal medya kullandığı tespit edilmiştir. Çalışmaya katılan hastaların %68.4’ü medikal aplikasyonların kendi sağlıkları için olumlu etkisi olabileceğine inandığını belirtmiştir. Ayrıca hastaların %77.7’si en sık kullandıkları bilgi kaynağının internet olduğunu belirtmiştir6. COVID-19 pandemisi de hiç kuşkusuz hastaların internet üzerinden bilgi arayışını arttırmıştır. Farklı bir araştırmada 1 Şubat 2020 – 14 Haziran 2020 tarihleri arasında paylaşılan romatizmal hastalık ve COVID-19 ilişkili ingilizce Twitter mesajları değerlendirilmiştir. Çalışma sonucunda bu dönemde çeşitli ülkelerden konu ile ilgili 569 mesaj paylaşıldığı ve hastaların tedaviye devam etme, hastane randevuları, anksiyete gibi konularda paylaşımlarda bulunduğu gözlenmiştir7. Hiç kuşkusuz hastaların bu eğilimi COVID-19 sonrası dönemde de artarak devam edecektir.

Kronik rahatsızlıkları olan insanlar web'de sadece doktorları değil aynı zamanda birbirlerini de takip edebilirler.  Dernekler ve sosyal medyadaki hasta grupları vasıtasıyla da  etkileşim halindedirler. Dernekler kısıtlı sayıda insana hizmet verdiğinden olumlu ve olumsuz tarafları sınırlı kalmaktadır. Ancak internet ortamındaki hasta platformları bırakın ulusal etkileşimi uluslararası bilgi paylaşımına da imkan tanır. Bu durum konuyu daha vahim hale getirmektedir. Örneğin glutensiz beslenme son zamanlarda gözde bir konudur. Elbette ki çölyak hastalığı olan bir kişi glutensiz beslenmeli ve hayatını bu şekilde idame ettirmelidir. Ancak uygulamış olduğu diyeti iyi niyet gözeterek kişinin kendi hesaplarında paylaşması sonucunda çölyak hastası olmadığı halde içerikten etkilenerek glutensiz diyet yapıp rahatsızlıkları artan vakalar kliniğimizde görülmüştür. Kaldı ki birçok hastalığın sadece diyet ile tedavisi mümkün değildir. Bir diğer örnekte ise romatoloji hastalarına yönelik bir web sayfasında birbirlerine hastalıkları ile ilgili bilgi veren insanların diyaloglarına bakıp incelediğimizde birtakım olumsuz yönlendirmeleri hayretler içerisinde gözlemledik. Romatolojik hastalığı olan biri, hamileliğin ilk üç ayında mevcut hastalığı ile ilgili olarak kullandığı ilacın fetüs üzerindeki olumsuz etkilerinden kesin bir dille bahsederek aynı hastalığa sahip anne adaylarını ve fetüsün hayatını tehlikeye atmaktadır. Üstelik hekimlerin çoğu zaman tercih etmediği net ve keskin bir üslupla! Yine aynı sayfayı açan kişi ya da kişiler, romatizma hastalığı olan gebelere amniyosentezi tavsiye etmektedir. Halbuki pek çok merkez gestasyon sürecinde böylesine invazif bir işlemi önermez. Hasta bloglarında ''gereksiz ameliyat yapılan romatizma hastaları yorum yazsın'' diyerek ameliyatı gerçekleştiren doktora karşı kin ve nefreti körükleyici sunumlar yapılması hasta-hekim ilişkilerini zaafa uğratmaktadır. Böylesi bir anket hiç kimseye fayda sağlamayacağı gibi hekimler konusundaki olumsuz yargıların da artmasına neden olur. Hasta menfaatini gözeten Hipokrat yemini etmiş hiçbir hekim gereksiz ameliyat kararı almaz. Birbirlerine bitkisel tedaviler, yanlış ilaçlar önerenlerden ise hiç bahsetmek istemiyorum.

 Başka bir online hasta grubunda infüzyon tedavisi esnasında alerjik reaksiyon yaşayan bir romatoloji hastası ilaç ismi vermekten kaçınmayarak deneyimini ''sakın bu ilacı kullanmayın'' diyerek paylaşıyor. İlacın, bu durumda diğer hastalar üzerinde oluşturduğu algıyı düşünmek bile korkunç. Bazı hastalıklarda afişe edilen ilacın yerini alabilecek ikinci bir ilaç yoksa bu durum hekimi zorda bırakır. Bir diğer çarpıcı örnekte ise inflamatuar hastalığı olup beyin tutulumu nedeniyle manyetik rezonans (MR) çekilen bir hastanın radyoloji raporunu hiç çekinmeden hasta bloglarında paylaştığını ibretle görüyoruz. Paylaştığı tetkik sonucunun bir sağlık raporu olduğuna dikkat çekmek istiyorum. MR raporunun üst kısmında yer alan ''hasta adı'' kısmını gizleyerek kendini korumaya alsa da raporun altındaki hekim adını ifşa etmekten imtina etmemiştir. Beklentisi ise hiç tıp eğitimi almamış insanlardan beyin MR'ını yorumlamaları ve yol göstermeleri…

Yaptığımız görüşmelerde hastalar, bu tür sitelerdeki paylaşımların insan psikolojisi üzerinde aşırı anksiyetik durumlara sebep olduğunu belirtmişlerdir. Hastalığın ağır seyrettiği insanların yorumları ile zaten acı çeken diğer bireyler kendilerinin de aynı duruma geleceği kanısına kapılmaktadır. Tedavi sürecinde karşılaşılan en güç durum ''iyileşemeyeceği kaygısı''nı taşımaktır. Hastaların psikolojik durumu ve tedaviye bakış açıları da tedavinin etkinliğini olumsuz yönde değiştirmektedir8,9. Bilindiği üzere hastalıkların seyri ''hastalığın şahsiliği'' kuralı ile kişiden kişiye değişir. Herkeste hastalığın şiddetinin ve komplikasyonların aynı olması mümkün değilken böylesine bir tablo çizmek hastalara sadece zarar verir. Hekimler, anamnez ve muayene yapmadan teşhis koyamazken Google ya da sosyal medya üzerinden hiç tanımadığı insanların koyduğu teşhisi kendisine yakıştıran birey hiçbir şekilde doktorların teşhisini ve tedavisini kabul etmemektedir.

Maalesef bu işin bir de ekonomik boyutu vardır. Blogları takip ederek yorum yazanlar arasında sağlık gibi ihtimam gerektiren bir konuyu istismar eden insanlar da bulunuyor. Bu umut tacirleri ''Hastalığın kesin çözümü'', ''Ben denedim ve hastalığım geçti'', ''İlaçlara ve doktorlara ihtiyaç yok, kendiniz hastalığınızı yenebilirsiniz'' gibi birtakım argümanlarla çeşitli gıda takviyelerini, bitkisel  ilaçları pazarlamaktan çekinmiyor.

Pandeminin açtığı yaraların yanında bu tip sorunların da olabileceğini unutmamak gerekir. Tıp mezunu olmadığı halde bazı kişilerin sanal ortamlarda doktor önlüğü giyme hevesine engel olunmalıdır. Hastalar tarafından yönetilen sosyal medya platformlarının katılımcıları arasında cezai ehliyeti olmayan, aşırı depresif, kişilik bozukluğu olan, yorumları dikkate alınmaması gereken şahısların varlığını akılda tutmak gerekir.

Sağlık üzerine tüm tasarruflar hekimdedir ve böyle kalmalıdır. Sizce sanal alemin doktoru kim?...

Yazarın önceki yazılarıYAZAR HAKKINDA  


Prof.Dr. Adem Küçük

YAZAR HAKKINDA  
Medikaynak Referanslar

  1. Twenge, J. M., Martin, G. N., & Campbell, W. K. (2018). Decreases in psychological well-being among American adolescents after 2012 and links to screen time during the rise of smartphone technology. Emotion, 18(6), 765–780. 
  2. Wells KB, Golding JM, Burnam MA. Psychiatric disorder in a sample of the general population with and without chronic medical conditions. Am J Psychiatry. 1988 Aug;145(8):976-81. 
  3. Davy Vancampfort, A Koyanagi, Philip B Ward, Nicola Veronese, André F. Carvalho, Marco Solmi, James Mugisha, Simon Rosenbaum, Marc De Hert, Brendon Stubbs, Perceived Stress and Its Relationship With Chronic Medical Conditions and Multimorbidity Among 229,293 Community-Dwelling Adults in 44 Low- and Middle-Income Countries, American Journal of Epidemiology, Volume 186, Issue 8, 15 October 2017, Pages 979–989. 
  4. Czeisler MÉ , Lane RI, Petrosky E, et al. Mental Health, Substance Use, and Suicidal Ideation During the COVID-19 Pandemic — United States, June 24–30, 2020. MMWR Morb Mortal Wkly Rep 2020;69:1049–1057. 
  5. Itaya T, et al. Prevalence of anxiety and depression in patients with rheumatoid arthritis before and during the COVID-19 pandemic. Rheumatology. January 27, 2021. 
  6. Knitza J, Simon D, Lambrecht A, Raab C, Tascilar K, Hagen M, Kleyer A, Bayat S, Derungs A, Amft O, Schett G, Hueber AJ. Mobile Health Usage, Preferences, Barriers, and eHealth Literacy in Rheumatology: Patient Survey Study. JMIR Mhealth Uhealth 2020;8(8):e19661
  7. Reuter, K., Deodhar, A., Makri, S., Zimmer, M., Berenbaum, F., & Nikiphorou, E. (2021). COVID-19 pandemic impact on people with rheumatic and musculoskeletal diseases: Insights from patient-generated health data on social media. Rheumatology (Oxford, England), keab174. Advance online publication. https://doi.org/10.1093/rheumatology/keab174
  8. Finniss DG, Kaptchuk TJ, Miller F, Benedetti F. Biological, clinical, and ethical advances of placebo effects. Lancet. 2010;375(9715):686–695. 
  9. Crum AJ, Leibowitz KA, Verghese A. Making mindset matter. BMJ. 2017;356:j674.