
Yapılan araştırmalar şu anda Alzheimer Hastalığı (AD) ile yaşayan 5,8 milyon Amerikalı olduğunu ve AD’nin son zamanlarda ABD'deki altıncı en büyük ölüm nedeni haline geldiğini gözler önüne sermiştir. AD için tahmini yaşam boyu risk yaşla birlikte önemli ölçüde artmaktadır ve erkeklerde kabaca %10 ve 65 yaşında kadınlarda ise %20 risk bulunmaktadır. AD'ye bağlı nöronal ve sinaptik kayıplar, bilişsel bozulmaya ve bunamaya yol açarak AD hastalarının yaşam kalitesini önemli ölçüde etkilemektedir. Artan yaşam beklentisiyle, AD prevalansının dünya çapında önemli ölçüde arttığı ve kapsamlı sağlık hizmetlerine olan talebi artırdığı tahmin edilmektedir. Bilim insanları ilgili biyobelirteçleri çıkararak AD'yi klinik olarak teşhis etme çabalarının erken ve etkili bir müdahalenin potansiyelini büyük ölçüde artırabileceğini belirtmişlerdir. Nöron hasarını en aza indirmek için ilaç geliştirme çabaları, hedeflenen etkilere ulaşmak için sıklıkla AD biyobelirteç testleri almakta olup AD için biyobelirteç testlerinin kombinasyonu potansiyel olarak bilişsel işlevi iyileştirmek ve bilişsel düşüş oranını yavaşlatmak için erken müdahaleye izin vermektedir.
Demans hastaları için çeşitli fiziksel aktivitelerin gözden geçirilmesi, müdahale ve kontrol grupları arasındaki bilişsel test puanlarının standartlaştırılmış ortalama farkında 0.64'e kadar bilişsel fonksiyonda önemli bir iyileşme göstermiştir. Bununla birlikte araştırmacılar, mevcut zorlukların, klinik tanı koymak için bilişsel eksiklikleri analizinin yanı sıra AD'yi erken tahmin eden ölçülebilir değişikliklerin eksikliği olarak belirtmişlerdir. AD'nin kesin tanısı için şu anda beyin kesitlerinin ölüm sonrası analizi gerekmektedir. AD beyinlerindeki en iyi korelasyonlu patolojik değişiklik, birikimi nöronal disfonksiyon ve nihayetinde bunamaya neden olan iltihap ile ilişkili olan nörofibriler yumakların gelişmesidir. Amiloid-beta plaklarının hücre dışı birikimi, AD'nin bir diğer güçlü korelasyonu olup MRG, SPECT ve FDG-PET gibi nörogörüntüleme tekniklerinde kantitatif biyobelirteçler gözlemlenirken, bu yöntemler maliyetli ve sıklıkla invaziv kalmaktadır. Birçok araştırmacı, merkezi sinir sisteminin bir uzantısı olan retinanın da AD'den görsel anomaliler geliştirdiğini göstermiştir ve transgenik fare modellerinden yapılan çalışmalar retinal ve beyin patolojisi arasında bağlantı kurmuştur. Spesifik olarak, AD transgenik fare retinalarındaki plak birikimleri esas olarak sinir lifi tabakası (NFL) ve dış pleksiform tabaka (OPL) içindeki bölgelerde gözlenmiş olup bu gözlemler retinadaki patolojik değişiklikler yoluyla AD gelişimini izleme potansiyeline işaret etmektedir.
Retinal Görüntüleme Tekniklerindeki Son Gelişmeler
Optik koherens tomografi (OCT) gibi retinal görüntüleme tekniklerindeki son gelişmeler AD biyobelirteçlerinin potansiyel noninvaziv değerlendirmelerine izin vermektedir. Ayrıca, retina görüntülemenin giderek düşük maliyetli ve erişilebilir doğası, popülasyon ölçeğinde taramada yeni yaklaşımlara yol açmaktadır. Bu nedenle patolojiyle ilişkili değişiklikleri görselleştirmek için retinal görüntüleme kullanarak AD biyobelirteçlerinin çıkarılması için çaba gösterilmelidir. Yapılan bu çalışmada üçlü transgenik Alzheimer Hastalığı farelerinin retinalarından ve vahşi tip (WT) yaş uyumlu kontrollerin, tescilli açılı olarak çözülmüş düşük tutarlılıklı interferometri (a / LCI) ve optik koherens tomografi (OCT) kullanılarak derinlikle çözülmüş ışık saçılımı ölçümleri alınmış olup angleresolved ışık saçılımı ölçümleri, çekirdek kılavuzlu OCT B-taramaları tarafından sağlanan görüntü rehberliği ve segmentli kalınlıklar kullanılarak sinir lifi tabakası, dış pleksiform tabaka ve retina pigmentli epitelden elde edilmiştir.
Araştırmacılar OCT görüntülerinin analizinin, AD fare retinalarındaki sinir lifi tabakasının WT kontrollerine kıyasla istatistiksel olarak anlamlı bir incelme gösterdiğini ve A/LCI saçılma ölçümlerinin, doku heterojenliğini nicel olarak karakterize ederek AD farelerini ayıran tamamlayıcı bilgi sağladığını belirtmişlerdir. Yapılan çalışmada AD fare retinaları, WT kontrollerine kıyasla sinir lifi tabakası ışık saçılım yoğunluğunda daha yüksek ortalama ve varyans göstermiş olup ayrıca, doku heterojenitesindeki fark, AD fare retinasına yönelik ilgi çekici tüm katmanlarda WT kontrollerine kıyasla daha büyük eğimler gösteren kısa aralıklı uzamsal korelasyonlar yoluyla gözlenmiştir. Araştırmacılar daha büyük bir eğimin, uzamsal korelasyonun daha hızlı kaybına işaret edeceğini, bunun da AD patolojisine uygun heterojenliğin karakteristik bir doku öz-benzerliği kaybını gösterdiğini ifade etmişlerdir. Son olarak araştırmacılar bu kombine modalitenin kullanılmasının, gelecekteki AD biyobelirteç analizinin gelişimini tamamlamak için benzersiz doku karakterizasyonu sağlayacağını belirtmişlerdir.
Song G, Steelman ZA, Finkelstein S, et al. Multimodal Coherent Imaging of Retinal Biomarkers of Alzheimer's Disease in a Mouse Model. Sci Rep. 2020;10(1):7912. Published 2020 May 13. doi:10.1038/s41598-020-64827-2
+ Tüm Referansları Göster