
Anti-ülser ilaçlar, üst gastrointestinal sistemin (GİS) asitle ilgili bozukluklarının önlenmesi ve tedavisi için tasarlanmıştır. Proton pompa inhibitörleri (PPI) gastroözofageal reflü ve dispepside semptomları azaltır veya peptik ülserlerin iyileşmesini arttırır ve eozinofilik özofajit gibi uzun süreli kullanım için veya kardiyovasküler hastalıklar veya kronik ağrı gibi NSAID'lerle birlikte ilaç tedavisi olarak uygulanır. Bu ilaçların olumlu güvenlilik profilleri doktorlar tarafından aşırı reçetelenmeye yol açmıştır, bunun sonucu olarak yatan hastaların %44.9'una ve cerrahi hastaların %23.3'üne hastaneye yatışları ile bir PPİ reçetelenmektedir. Bu duruma ek olarak bu ilaçların hastalar tarafından aşırı kullanımı, özellikle de bu ilaçların reçetesiz erişilebilirliği nedeniyle kontrol etmek zor olabilir.
Bu ilaçlar, endikasyon talimatlarına göre ve kısa süreli olarak kullanılırlarsa sağlık açısından riskleri çok azdır. Ancak bu konudaki mevcut veriler sadece reçeteli kullanımını yansıtmaktadır. Ambulatuvar bakım çalışmasında proton pompa inhibitörü reçetelerinin yalnızca %35'i uygun bir şekilde belgelenmiş üst GİS ile ilgili bir rahatsızlık teşhisine dayandırılmıştır. PPI’ların zararsız ortak ilaç olarak görülmesi, potansiyel olarak osteoporotik kırık riski, Clostridium difficile veya diğer enterik enfeksiyonlar, zatürre gibi ilgili komplikasyonlara ve özellikle de uzun süreli kullanımda artan risk bildirimleri ile karşı karşıya kalınmasına neden olmuştur. Bir grup bilim insanı geçtiğimiz yıllarda mide asidi inhibitörlerinin sadece yetişkinlerde alerjik hastalık gelişimini teşvik etmekle kalmadığı, aynı zamandan gelecek nesilleri de alerjilere yatkın hale getirebileceği fikrini ortaya attı. Bu bulgulardan sonra yapılan hamilelik, doğum kohort çalışmaları ve meta-analizler, çocuk doktorları tarafından da bildirilen vakalar ortaya çıkan kaygıları tetikledi.
Gastrik asit baskılanmasının, mekanik hayvan deneylerinde ve gözlemsel insan çalışmalarında alerjiyi arttırdığı bilinmektedir. Ancak gastrik asit inhibitörlerinin, popülasyon seviyesinde alerji insidansını arttırıp arttırmadığı tam olarak açıklığa kavuşturulmamıştır. Yapılan yeni bir çalışmada mide asidi inhibitörlerinin reçete edilmesini takiben anti-alerjik ilaçların kullanımını değerlendirilmesi amaçlandı.
Yaşlılarda Risk Daha Fazla
Çalışma kapsamında 2009-2013 yılları arasında Avusturya nüfusunun %97'sini kapsayan sağlık sigortası kayıtlarından elde edilen verileri gastrik asit inhibitörleri, anti-alerjik ilaçlar veya diğer yaygın reçeteli (lipit değiştirici ve antihipertansif) ilaçların kontrolleri olarak analiz edildi. Araştırmacılar yaptıkları analizde, mide asidi inhibe edici ilaç reçetelerinin ardından anti-alerjik ilaç oranlarının, genel ve bölgesel bir Avusturya veri setinde 1.96 (% 95 CI: 1.95-1.97) ve 3.07 (% 95 -CI: 2.89-3.27) olduğunu tespit ettiler. Bu bulguların kadınlarda daha belirgin olduğu ve bu durumun değerlendirilen tüm mide asidi inhibe edici maddeler için aynı olduğu da görüldü. Risk oranları yaşlara göre dağıtıldığında, 20 yaşın altındaki bireylerde risk oranı 1,47'den (% 95 CI: 1,45-1,49) başlamakta bu değer 60 yaş üstü bireylerde 5,20'ye (% 95 -CI: 5,15-5,25) kadar yükselmekteydi. Araştırmacılar mide asitinin baskılanması ile alerjik semptomların gelişimi arasında epidemiyolojik bir ilişki olduğunu tespit ettiklerini belirttiler.
Jordakieva G et al. Country-wide medical records infer increased allergy risk of gastric acid inhibition. Nat Commun. 2019 Jul 30;10(1):3298.
+ Tüm Referansları Göster