
Günümüzde kanser dünya genelinde tüm toplumlar ve her cinsiyet için önemli bir sağlık problemidir. Akciğer ve meme kanseri en sık tanı konan kanser türleri arasında başı çekmekle birlikte kanser hastalığının daha uzun yaşam süresi ve artan nüfus ile öneminin artacağı düşünülmektedir.
Kanser gelişimine yol açan önemli risk faktörleri arasında sigara içiciliği, kimyasal içerikleri nedeniyle duman maruziyeti, vücut ağırlığının yüksek olması, hareketsiz yaşam tarzı, kırmızı et ve işlenmiş gıdaları fazla tüketmek ve taze sebze-meyveden fakir diyet ilk planda sayılabilir.
Kanser gelişimini açıklamak üzere geliştirilmiş çoklu mutasyonlar, somatik mutasyonlar, mutasyon dışı mekanizmalar, virüsler ve bağışıklık sistemde denetim yetersizliği birçok hipotez mevcuttur. Son zamanlarda hayvan modelleri ve kanser hastaları üzerinde yürütülen çalışmalar bağışıklık sisteminin sağlıklı hücreleri hasara uğratmadan tümör hücrelerini ortadan kaldırabildiği gösterilmiştir.
Tümör hücreleri bağışıklık sisteminin denetimden kaçar veya bağışıklık sistemini bloke ederek kanser gelişimine yol açarken MHC sınıf I seviyesinde antijen işlenmesi ve sunumu mekanizmalarında bozulmaya yol açar. Bunun sonucunda tümör hücrelerinin bağışıklık sistemi tarafından yakalanma oranı düşer ve kontrolsüz çoğalma artar. Bir diğer öne sürülen hipotez ise kanser hücrelerinin kontrol ve apoptoz (kontrollü hücre ölümü) mekanizmalarını engellemesidir. Ayrıca, tümör hücreleri salgıladıkları vasküler endoteliyal faktör ve interlökin (IL) 10 gibi mediyatörler ile bağışık sistem hücrelerini baskılar ve T regülatör (T reg) hücrelerin denetiminden kaçabilir.
Klinik ve deneysel hayvan model çalışmalarından elde edilen bilgiler ışığında günümüzde konvansiyonel kanser tedavileri yanında kanserde immünoterapi bir seçenek olarak kullanılmaktadır. İmmunoterapi sağlıklı hücrelere en az yan etki ile tümör hücrelerini hedefler. T hücre yanıtını düzenleyen kanser aşıları, terapötik sitokin tedavileri (metastatik renal hücreli karsinoma ve melanomada IL-2 tedavisi) kanser tedavisinde yaygın olarak kullanılmaktadır.
Kanserin tıbbi tedavisinde gelişmekte bir diğer alan ise doğal ürünlerin kullanımıdır. Bunlar arasında arıların ürettiği propolis, polen, arı sütü ve balın kimyasal içeriğinin kanser immunoterapisindeki rolü üzerinde araştırılmalar devam etmektedir. Balın kimyasal içeriğinde tadını veren yüksek şeker oranına ek olarak polifenoller, fenolik asitler, kalsiyum, klorür, magnezyum, fosfor, potasyum, sodyum ve sülfür bulunur. Vitaminlerden A, B1, B2, B3, B5, C, E ve K barındırır. Bal içeriğinde ağırlıklı olarak amilaz, sukraz ve glukoz oksidaz gibi enzimler ve prolin, alfa/beta alanin gibi aminoasitler de vardır.
Farklı coğrafyalarda tüketilen bal çeşitlerinin protein içeriğini ve kimyasal yapısını inceleyen, kanser immunoterapisindeki yerini araştıran çalışmalar artmaktadır. Elde edilen veriler balın antitümör etkilere sahip olduğunu ve kanser immunoterapisinde doğal ürün olarak değerli olabileceğini göstermiştir.
Chan‐Zapata, Ivan, and Maira Rubí Segura‐Campos. "Honey And Its Protein Components: Effects In The Cancer Immunology". Journal Of Food Biochemistry, vol 45, no. 5, 2021. Wiley, doi:10.1111/jfbc.13613. Accessed 16 June 2021.
+ Tüm Referansları Göster