
Multipl skleroz (MS), tedavi edilmesi en zorlayıcı nörolojik hastalıklardan biri olmaya devam etmektedir. Batılı ülkelerde son on yılda MS insidansında ani ve benzeri görülmemiş yükselişe dair kanıtlar artmakta ve bulgular çevresel faktörlerin rolünün altını çizmektedir. Yaşam tarzının MS üzerindeki etkisinin altında yatan mekanizmalar hakkında daha fazla araştırma gerekmekle birlikte, kombine yaşam tarzı faktörlerini aynı anda incelemek, MS etyolojisinde çok faktörlü etkiyi anlaya yardımcı olacaktır. Ayrıca, kişiselleştirilmiş yaşam tarzı önerileri yapılmadan önce, çok sayıda farklı hastayı içeren tarafsız, kontrollü ve prospektif randomize çalışmalara ihtiyaç vardır. MS'i tetikleyen ve yönlendiren moleküler mekanizmalar hakkındaki anlayışın artması, MS'in gelişimini, ilerlemesini ve klinik seyrini kontrol edebilen bireysel diyet ve yaşam tarzı müdahalelerinin gelişimine yol açabilir.
Beslenme alışkanlıklarındaki hızlı değişiklikler MS patogenezinde önemli bir rol oynamaktadır. Batılı bir yaşam tarzıyla ilişkili ortaya çıkan birkaç yeni risk faktörü, MS için daha iyi risk değerlendirmesi yapışmasını sağlayabilir. Diyet ve obezite ilişkili bağırsak mikrobiyotası MS'de iyi bilinen faktörlerdir. Artmış vücut kitle indeksi, hem çocuklarda hem de erişkinlerde MS gelişme riskinde artış ile pozitif ilişkilidir. Antibiyotik tedavisinden sonra bağırsak mikrobiyotasının deneysel otoimmün ensefaomiyelitteki (EAE - Experimental Autoimmune Encephalomyelitis) önemi patojen bakteriye sahip olmayan (germ-free) farelerin ve antibiyotik tedavisi sonrası farelerin öncü çalışmalarında kabul edilmiştir. MS hastalarında yapılan çalışmalar, MS'li bireylerin farklı bir dışkı mikrobiyota kompozisyonuna sahip olduklarını ortaya koymuştur. Bağırsak florası binlerce farklı bakteri türü içermektedir. Bu nedenle, MS patogenezinde spesifik alt-grupların veya hatta tek bakteri kökenlerinin rolünün netleştirilmesi şu an daha ayrıntılı olarak araştırılmaktadır. MS'te besin maddelerinin rolünü tartışırken, diyetin direkt bir immünomodülatör rolünü değil, aynı zamanda mikrobiyotik kompozisyon ve obezitenin gelişimi ile ilişkili etkilerini de dikkate alınmalıdır.
Beslenme ve Uykunun MS’e Etkisi
Son zamanlarda, birçok çalışma, sodyum klorür alımının yüksek olmasının hem insanlarda hem de kemiricilerde otoimmüniteyi potansiyel olarak etkileyen önemli bir faktör olabileceğini göstermiştir. Birçok çalışmada, yüksek sodyumlu diyetlerin EAE'yi daha da kötüleştirebileceğini gösterilmiştir. Yüksek tuzlu ortamlardaki insan ve fare Treg hücreleri, TH1 benzeri bir fenotip kazanırken baskılayıcı işlevlerini kaybeder. Bağışıklık hücreleri üzerindeki etkisinin yanı sıra, yüksek bir tuz, endotel hücrelerinde sıkı birleşim yerindeki proteinlerin ekspresyonunu baskılayarak kan-beyin bariyeri geçirgenliğini doğrudan etkileyebilir. Bu çalışmalar, yüksek bir sodyum çevresinin pro- ve enflamatuar immün hücreler arasındaki dengeyi etkileyebileceğini göstermektedir. MS'in patogenezinde rol alan anti-enflamatuar immün hücreler, yüksek tuz alımının hastalık için çevresel bir risk faktörü olabileceğini düşündürmektedir.
Tipik bir Batı diyetinin diğer bir özelliği, -3 PUFA alımında genel bir düşüş eşliğinde, özellikle doymuş yağ asitleri (SFA), çoklu doymamış yağ asitleri (PUFAs) ve trans yağ asitleri olmak üzere yağ tüketiminin artmasıdır. Epidemiyolojik ve hayvan çalışmaları, aşırı yağ tüketiminin artmış MS insidansıyla ve daha şiddetli EAE ile yakından ilişkili olduğunu göstermektedir. Yapılan çalışmalar, SFA / UFA dengesinin, hastalık başlatma ve ilerleme için önemli olduğunu, ancak suçlu yağlı asit türünü ortaya çıkarmak için daha fazla araştırmaya ihtiyaç duyulduğunu ortaya koymuştur. Bulgular, ya beslenme şekli ya da mikrobiyotaya bağlı SCFA'ların Treg hücrelerini uyararak MS için terapötik değere sahip olabileceğini göstermektedir. Aksine, özellikle MCFA, LCFA ve VLCFA türlerinden zengin diyetler, MS hastalığının ilerlemesi üzerinde zararlı bir etki gösterebilir.
Batılı bir diyetin MS üzerindeki zararlı etkilerine rağmen, aynı zamanda bu hastalık teşvik eden bileşenlere karşı koyabilecek faktörleri de içerir. Yararlı faktörlerin bir sınıfına bir örnek, bitki kaynaklı gıda ürünlerinde geniş bir aralıkta bulunan flavonoidlerdir. Flavonoidlerin MS için yararlı etkilerini gösteren verilerin çoğu hücre kültürü ve hayvan modellerine dayanmaktadır. Bu nedenle MS hastalarındaki etkinlikleri henüz araştırılmamıştır. Dolayısıyla, bu sonuçları insanlık durumuna çıkarırken dikkatli olunmalıdır. EGCG, MS hastalarında yapılan bir klinik faz I / II çalışmasında test edildiğinde, nöroprotektif etki gözlenmemiştir.
MS hastalarında uyku ve sirkadiyen bozulma ile ilgili yayınlanan çoğu rapor daha çok açıklayıcı bir yapıdadır ve sorunu patogenezle nedensel olarak ilişkilendiremez. Vardiyalı çalışma, uyku ve sirkadiyen bozulma ve MS'teki altta yatan mekanizmalarının etkilerini daha derin bir şekilde anlamak için daha fazla araştırmaya ihtiyaç duyulmaktadır.
Matveeva et al. Western lifestyle and immunopathology of multiple sclerosis, Annals of the New York Academy of Sciences 2018.
+ Tüm Referansları Göster