
Saint Louis Üniversitesi'nde farmakoloji ve psikoloji profesörü olan Dr. Butler birkaç yıl önce „adropin" isimli hormonu keşfetmişti. O günden bu güne fareler üzerinde yapılan çeşitli çalışmalarda metabolik hastalıklar ve obezite ile ilişkili olduğu gösterilse de, insanlardaki fonksiyonu halen netlik kazanamadı.
Saint Louis Üniversitesi'nde en son yapılan araştırmada karbonhidrat tüketimi ve lipid metabolizmasına bağlı adropin değerlerinin değişimi değerlendirildi. Alınan sonuçlar oldukça dikkat çekici. Kandaki adropin seviyesi alınan karbonhidrat miktarı ile korele seyretmekte. Alışkanlık haline gelmiş yüksek karbonhidrat tüketimini ise düşük adropin seviyesi ile ilişkili iken bunun aksine yüksek yağ tüketimi ise yüksek adropin seviyesi ile ilişkili olabilir. Bunun ise düzenli olarak yüksek karbonhidrat ağırlıklı beslenmenin dolaşımdaki adropin seviyesini baskılamasından dolayı olduğu tahmin ediliyor.
Ayrıca hormon seviyesi düşük olan kişilerde ise kandaki yağ oranı yüksek olarak görülmekte. Adropin seviyesinin düşük olduğu kişilerde LDL ve trigliserit oranları yüksek ölçülüyor. Bu nedenle kan adropin seviyesi düşük olan kişiler kalp rahatsızlıkları açısından daha yüksek riske sahip görülüyor.
Sonuç olarak daha fazla çalışma ile teyit alınarak adropin seviyesinin kişilerde beslenme gibi uzun vadeli metabolik süreçlerde yararlı bir biyomarker gibi kullanıllabileceği öngörülüyor. Dr. Butler ise bu çalışmadaki bulguların sadece anlık ve diyet ile ilgili olduğunu ancak uzun vadede sağlık ve metabolik kontrolde önemli rolü olacağını tahmin ettiğini söyledi.
Stevens JR et al. Inverse association between carbohydrate consumption and plasma adropin concentrations in humans.Obesity, 2016; 24 (8): 1731 DOI:10.1002/oby.21557
+ Tüm Referansları Göster