
Kronik lenfositik lösemi (KLL) tanısı konan hastaların ortalama yaşı 72 olup, bu hastalığa sahip hastaların genel sağ kalım oranlarında güçlü bir yaş eğrisi mevcuttur. 60 yaşın altındaki yeni tanı almış hastalar için beklenen 5 yıllık sağ kalım % 81 iken, 80 yaşın üzerindeki hastalarda beklenen sağ kalım yalnızca % 30'dur. Son zamanlarda KLL'de çok sayıda klinik ve biyolojik parametre kullanan çeşitli prognostik skorlama sistemlerinin ortaya çıkmasına rağmen, bu sistemlerin hastalıktan etkilenen yaşlı nüfusta sınırlı prediktif gücü vardır. Tedavi edilmemiş ve edilmiş KLL'li hastalarda ileri yaşlı olanlar, genel sağ kalım açısından olumsuz bir prognostik faktör olarak tanımlanan, daha yüksek komorbidite insidansına sahiptirler.
Etkileşen hastalıkların KLL'deki sağkalım ve mortalite nedenleri üzerindeki etkisini prospektif olarak değerlendiren bir çalışmada, 12 yıllık bir süre için 1143 yeni tanı almış hastadan oluşan geniş bir kohort izlenmiş ve % 93 hastada KLL tanısında en az bir eşlik eden hastalık gözlenmiştir. İnme öyküsü, kardiyak hastalık ve yüksek Charlson Komorbidite İndeksi (CCI) skoru, KLL ile ilişkili olmayan bir nedenle ölme riskini artırmıştır. Bununla birlikte, sunulan hastaların % 89'u düşük-orta CCI ile sınıflandırılmış, komorbiditeler KLL ilişkili sağ kalımı etkilememiş ve en önemlisi bu kohorttaki ölümlerin yaklaşık yarısı doğrudan KLL komplikasyonlarıyla ilişkili bulunmuştur. Hastaların % 20'si diğer kanserler nedeniyle ölmüştür. Yaşlı KLL nüfusu için en uygun tedavi hala belirsizdir. Dahası bu kategori, değişken performans durumu ve komorbidite şiddetliliği olan hastalardan oluşmaktadır. Tedavinin ana amacının ve uygun bireysel tedavi programının oluşturulmasında, yalnızca yaş değil, performans durumu ve zindelik dikkate alınmalıdır. İmmünokemoterapi için uygunluğun değerlendirilmesi için standartlaştırılmış basit ve etkili araçlar, klinik araştırmalarda ve 'gerçek hayat' yönetiminde gereklidir. Komorbiditeyi değerlendirmek için çeşitli yöntemler mevcuttur.
Günümüzde uygun hastalar için tedavi, en iyi cevabı elde etmek için, genellikle kemoterapi ve monoklonal antikor kombinasyonu kullanılarak verilmektedir. Zayıf, uygun olmayan birçok hasta yoğun sitoredüktif tedaviyi tolere edememekte veya kemoterapi dozunun azaltılması açısından en fazla riske sahiptirler. Sonuç olarak, hastalık kontrolü yetersizdir, KLL ilişkili morbidite ve mortalite artar ve uygun hastalardan farklı olarak, bu hastalar, immünokemoterapide son gelişmelerden fayda görmemektedir. Bu grup için, tedavi hedefleri esas olarak semptomların hafifletilmesi ve sonuçta aktif ömür süresinin uzatılmasıdır. Bu önemli hasta grubu için daha az toksik tedavi yaklaşımları gereklidir. Halen devam etmekte olan çalışmalar, şu anda tedavi edilemeyen bu popülasyonda, yeni hedef ajanlar kullanarak, etkinlik ve toksisite profillerini araştırarak ve KLL'de sağ kalım eğrilerini iyileştirme umuduyla nihayetinde en iyi tedavi stratejilerini sunarak ihtiyaçları ele almaktadır.
Lev Shvidel. Relationship between comorbidities at diagnosis, survival and ultimate cause of death in patients with chronic lymphocytic leukaemia (CLL): a prospective cohort study, British Journal of Haematology, British Journal of Haematology 2017.
+ Tüm Referansları Göster