
Kronik lenfositik lösemi (KLL) doğal bir geçmişi olan ve hastaların yıllarca tedaviye ihtiyaç duymadığı, klinik olarak tanıdan hemen sonra tedavinin gerekli olduğu agresif bir hastalığa kadar değişen heterojen bir hastalık olarak tanımlanmaktadır. Gelişen KLL biyolojik faktörler bilgilerine dayanarak, hastalar farklı biyolojik özelliklere sahip alt gruplara ayrılabilir. Araştırmacılar çok sayıda terapinin mevcudiyeti göz önüne alındığında, bireysel tedavi için tedavi etkinliği ve toksisite dengesini göz önünde bulunduran kişiye özel bir tedavi stratejisi geliştirmenin önemli olduğunu ifade etmişlerdir. KLL yönetimindeki son gelişmeler, kemoimmünoterapiden bakım standardını, tek başına veya anti-CD20 antikorları ile kombinasyon halinde oral kinaz inhibitörleri veya BCL-2 inhibitörleri gibi yüksek etkili hedefli ajanlara kaydırmıştır. Bu durum, farklı tedavi paradigması olan sürekli belirsiz tedavi ve sabitleşme kombinasyonu rejimini ortaya çıkarmıştır.
Araştırmacılar şu anda, hastanın bireysel seyrini prognostik hale getirebilecek çoklu klinik ve biyolojik faktörlerden, dört farklı faktör olan TP53 mutasyonu veya silinmesi, yaş, komorbiditelerin varlığı ve düzeyi ve immünoglobulin ağır zincir değişken bölge geni (IGHV) mutasyon durumunun bireysel tedaviye rehberlik etmekte olduğunu belirtmişlerdir. Bu faktörlerin hepsinin daha önce çoklu prospektif çalışmalarda bağımsız prognostik değere sahip olduğu gösterilmiş olup tarihsel olarak, kısmi veya tam yanıt olarak tanımlanan tedaviye yanıt, KLL kriterleri üzerine Uluslararası Çalıştay'a göre klinik yanıt değerlendirmesi ile tanımlanmıştır. Daha yakın zamanlarda, minimal rezidüel hastalık (MRD) değerlendirmesi klinik çalışmalarda yanıt değerlendirmelerine dahil edilmiş olup bu yaklaşım henüz genel klinik uygulama için önerilmemesine rağmen, 10.000 (10) hücrede 1 tümör hücresi duyarlılığına sahip malign hücrelerin saptanmasıyla tespit edilemeyen MRD varlığı, tespit edilemeyen MRD 10'dan az olarak tanımlanmıştır ve terapi, zaman sınırlı tedavilerle progresyonsuz sağkalım ve genel sağkalımın en önemli yordayıcısı olarak ortaya çıkmıştır.
KLL Tedavilerinde Yeni Kombinasyon Terapileri Çalışmalarına Büyük İlgi
Prognostik faktörlerin daha iyi anlaşılması, bireysel hastalar için tedaviyi uyarlamaya yardımcı olmakla beraber her hasta için en uygun tedaviyi belirlemeye yönelik çalışmalar devam etmektedir. Araştırmacılar terapi gerektiğinde, çoğu hastanın, anti-CD20 ile kombinasyon halinde bruton tirozin kinaz (BTK) inhibitörleri veya BCL-2 inhibitörü ile hedeflenmiş tedavilerle tedavi edileceğini ve bu seçeneklerin arasında farklı etkinlik gösteren kafa kafaya karşılaştırmalar olmadan, güvenlik, hasta tercihi ve sekans terapisi ile ilgili hususların şu anda tedavi kararlarını etkilemekte olduğunu belirtmişlerdir. Ayrıca, bu tedavilerin kombinasyonlarını araştıran klinik çalışmalar, bakım standardını daha fazla değiştirme potansiyeline sahiptir. KLL tedavisi son birkaç yıldır çarpıcı dönüşümlere uğramış olup araştırmacılar mevcut seçeneklerin hastalarla tartışmayı daha karmaşık hale getirebilse de, çoğu hastanın ilk tedavileri ile kalıcı bir remisyon elde edeceğini ifade etmişlerdir. Farklı alt gruplardaki farklı toksisiteler ve etkinlik, bu ajanlarla takip arttıkça daha belirgin olmaya devam edecek ve uygunluk, komorbiditeler ve genomik risk temelinde sekanslama için daha spesifik önerilere yol açacaktır. Ayrıca, yeni kombinasyon terapileri çalışmaları büyük ilgi görmektedir ve bakım standardını daha da geliştirebilir. Araştırmacılar nükseden hastalığı olan hastalar için, farklı etki mekanizmalarına sahip yeni hedeflenmiş ajanların ve kimerik antijen reseptör T (CAR-T) hücrelerinin ve diğer immünoterapiler gibi daha yeni stratejilerin, yaşam kalitesini artırmak için ek vaatler sunmakta olduğunu ve tedavinin önümüzdeki on yıl boyunca gelişmeye devam etmesini ve KLL hastaları için yaşam kalitesini ve miktarını iyileştirmeye devam etmesini beklediklerini ifade etmişlerdir.
Awan FT, Al-Sawaf O, Fischer K, Woyach JA. Current Perspectives on Therapy for Chronic Lymphocytic Leukemia. Am Soc Clin Oncol Educ Book. 2020;40:1‐10. doi:10.1200/EDBK_279099
+ Tüm Referansları Göster