
Multipl skleroz (MS) enflamatuar ve dejeneratif bir merkezi sinir sistemi (MSS) hastalığıdır. Enflamatuar aktivitenin, özellikle MS'in erken safhalarında, sinir dokusu bozulması ve engellilik gelişiminden sorumlu olduğuna dair kanıtlar vardır. Enflamasyon veya hastalık aktivitesi oranını, manyetik rezonans görüntülemede (MRI) nüks ve lezyon oluşumu ve sonrasında rezidüel engellilik ve atrofi gelişimi yansıtır. Relapsing-remitting (RR) MS'de yirmi yıldır sürdürülen tedavi müdahalelerden edinilen tecrübeler, immünomodülatör ve immünosüpresif ilaçların hastalık aktivitesini azalttığını ve hastalık ilerleme oranında da etkili olduğunu göstermektedir. Hastalık modifiye edici tedaviler (DMT), MSS enflamasyonunu azaltır ve MS'in klinik seyrini ve prognozunu değiştirir. Halen, klinik uygulamadaki tedavi kararları için hasta değerlendirmesi neredeyse tamamen klinik ve MR ölçümlerine dayanmaktadır. Bununla birlikte, engellilik gelişimini, dejenerasyonu ve tedaviye yanıtı tahmin etmek için, hastalık aktivitesini yani enflamatuvar aktiviteyi ve aksonal hasar sürecinin yoğunluğunu yansıtan biyolojik belirteçlerin gelişimi, esas teşkil etmektedir.
Sellebjerg ve arkadaşları, nöroaksonal hasarını (hafif nörofilament, NfL), demiyelinizasyonu (miyelin bazik protein, MBP) ya da bağışıklık aktivasyonunu (matriks metalloproteinaz 9 (MMP-9) ve CXC motif kemokin ligandı 13 (CXCL13)) yansıtan beyin omurilik sıvısı (BOS) biyolojik belirteçlerinin, primer (n = 26) ve sekonder (n = 26) progresif MS'te hastalık aktivitesini saptamada ki yeteneğini incelediler. Sonuçlar 24 sağlıklı kontrol ile elde edilenlerle karşılaştırıldı. Araştırmacılar, her iki MS grubunun da çoğu biyolojik belirteç konsantrasyonunun arttığını ve birincil ve ikincil progresif MS alt tipleri arasında marker seviyelerinde herhangi bir fark bulunmadığını gösterdiler, bu da hasta gruplarında benzer bir klinik ilerleme oranına paralel olarak altta yatan hastalık mekanizmalarında benzerlik olduğunu düşündürmekteydi. Artmış BOS MMP-9 ve CXCL13'ün, klinik ve/veya MRI konsensüs kriterleri ile inaktif olarak tanımlanmış olmasına rağmen, anlamlı olarak daha yüksek bir BOS NfL konsantrasyonu ve IgG indeksi gösterdiği bir hasta alt grubu belirledi. Yazarlar bu verilere dayanarak, bu BOS biyolojik belirteçlerinin MS'teki düşük dereceli hastalık aktivitesine klinik ve MRG kriterlerine göre daha duyarlı olduğunu önermektedir. BOS biyolojik belirteçlerini kriterlere dahil etmek, böyle devam eden nörodejeneratif ve nöroinflamatuar hastalık aktivitesine sahip hastaların belirlenmesine yardımcı olur.
Daha önce yapılan çalışmalar CSF NfL konsantrasyonunun, hem relapsing-remitting hem de primer progresif hastalıkta, başarılı tedaviye yanıt olarak azaldığını göstermiştir. CXCL13 için benzer sonuçlar yayınlanmışken, DMT'ye yanıt olarak BOS MMP-9 ve MBP değişiklikleri bilinmemektedir. BOS tetkikinin, tedavi cevabını, yani hastalık aktivitesini azaltmak için bir okuma olarak değerlendirmesinin bir dezavantajı, bazı hastaların ve klinisyenlerin zorlu bulmaları gereken tekrarlayan lomber ponksiyonları gerektirmesidir. Bununla birlikte, son zamanlardaki büyük ölçekli çalışmalar, lomber ponksiyon sonrası komplikasyonları için risk faktörleri tanımladı ve prosedürü optimize etmek ve komplikasyon risklerini en aza indirmek için uluslararası konsensüs kriterleri geliştirildi. Bu standart çalışma prosedürleri, tekrarlanan BOS muayenesinin klinik uygulamada da uygulanabilir olmasını sağlamaktadır. Bununla birlikte, aşırı duyarlı ölçüm tekniklerindeki son gelişmeler, kandaki MS hastalık aktivitesi için bazı biyolojik belirteçlerin düzeylerini izlemeyi mümkün kılmıştır.
MS’e Tedavi Etkinliği ve Hastalık Aktivitesini Kan Testleri ile İzlemek
Bununla birlikte, kan bazlı ölçümlerle ilgili zorluk, biyolojik belirteç konsantrasyonunun, beyindeki değişiklikler yerine ekstraserebral kaynaklardan salınmayı yansıtabileceğidir. MS'de, kandaki bağışıklık hücrelerinden biyolojik belirteçlerin salınmasına bağlı olarak beyindeki enflamasyon sürecini güvenilir bir şekilde yansıtan kanda enflamasyon profilinin saptanması çok zor olmuştur. Daha hassas tahlillerle bu problemi çözmek olası değildir. Bununla birlikte, NfL gibi BOS-zengin proteinler, çok düşük konsantrasyonlarda kanda bulunabilir. Şimdi, "Tek Molekül Işın teknolojisine dayanan NfL için çok duyarlı bir analiz mevcuttur. Test, NfL'nin subfemtomolar konsantrasyonlara kadar miktarının belirlenmesine izin verir, NfL için daha önceki bir elektrokemilüminesans esaslı yöntemden 25 kat daha duyarlıdır ve BOS konsantrasyonları ile yakından bağlantılı sonuçlar verir. MS hastaları, aktif hastalıkta artmış serum veya plazma NfL konsantrasyonlarına sahiptir ve konsantrasyonlar, etkili tedaviye yanıt olarak normalize edilmiştir. Bu sonuçlar, hastalık aktivitesini ve MS'deki tedavilerin etkilerini izlemek için hassas ve klinik açıdan anlamlı bir kan biyolojik belirteç olarak serum NfL değerini desteklemektedir. CXCL13 ve MMP-9 ile ilgili olarak, ekstraserebral kaynaklardan alınan biyolojik belirteçlerin plazmada beynin herhangi bir konsantrasyon değişimini aşması muhtemeldir. Bununla birlikte, klinik uygulamada, MS'li hastaların kapsamlı bir klinik muayene, görüntüleme ve BOS tetkiki ile ayrıntılı bir incelemeden geçerek, MS'in spesifik evresi veya alt türünün teşhis edilebileceği ve optimal tedavinin seçilebileceği düşünülmelidir. Daha sonra, hastalığın aktivitesi için tekrarlanan kan testleriyle (NfL şu an bu amaç için en umut verici biyolojik belirteç olabilir) takibini yaparak tedavinin doğru olduğunu ve hastalık aktivitesi artık saptanamayana kadar dozlandırabilmesini sağlayabilirler. Bu, MS'te tedavi etkinliğini ve hastalık aktivitesini izlemek için yeni bir dönem açabilir.
Henrik Zetterberg and Charlotte Teunissen. Fluid biomarkers for disease activity in multiple sclerosis, Multiple Sclerosis Journal 2017 1–2.
+ Tüm Referansları Göster