
Berkeley'deki California Üniversitesi'nde psikolog olan Christina Maslach, 1970'lerde tükenmişlik çalışmasına öncülük etmiş olmakla birlikte o zamandan beri bu sorunu çözmenin yolları üzerinde çalışılmaktadır. Maslach, artık gelen kutusunun ağırlığı altında zar zor hareket edebildiğini ifade etmiştir. Bu durum hiç de şaşırtıcı değildir. Karantina kelimesinin her yerde yaygınlaşmasından bu yana, neredeyse herkes duvara en az bir kez çarpmış gibi görünmektedir. Ancak iş stresi, evde eğitim, sosyal izolasyon ve dışarıda hala bir pandemik şiddetinin olduğu göz ardı edilemeyecek bir gerçeğin ortasında, zincirin son halkasına geldiğinizi nasıl anlayabilirsiniz? Zor zamanlarda anlaşılır şekilde stresli hissetmek, ne zaman geri dönüşü olmayan bir tükenmişlik durumuna dönüşür? Ve kendinizi korumak için ne yapabilirsiniz? Neyse ki, elli yıllık araştırma, tükenmişliğin ne olduğu ve neye neden olduğu konusunda oldukça iyi fikir edinmemizi sağlıyor.
Maslach'ın birlikte geliştirdiği bir değerlendirme aracı olan Tükenmişlik Envanteri'ne göre tükenmişlik, ezici bir duygusal tükenme hissi, sinizm ve tarafsızlık duyguları ve başarı eksikliği hissi faktörleri çakıştığı zaman ortaya çıkmaktadır. Tükenmişlik yaşayanlar için bu kriterler, bol uyuduktan sonra bile bitkinlik, sevdiklerinden duygusal olarak uzak olma veya yapılması gereken işleri artık umursamama gibi duygularla kendini gösterebilmektedir. Konuyla ilgili yapılan araştırmaların çoğu gibi bu tanım da işyerinde tükenmişliğe odaklanmaktadır. 2019'da Dünya Sağlık Örgütü, bunu başarılı bir şekilde yönetilemeyen kronik işyeri stresi nedeniyle mesleki bir fenomen olarak sınıflandırmıştır. Yine de, şu an içinde bulduğumuz durum iş stresinden çok daha fazlası olsa da, Maslach tükenmişlik deneyiminin aynı olduğunu ifade etmiştir.
Kadınlar erkeklerden daha fazla etkileniyor
Yeni stres türlerine tepki olarak Maslach, farklı olan şeyin, daha çok gerçekleşiyor olması olduğunu belirtmiştir. Maslach, kesin veriler açısından tam olarak ne kadar fazlasını tespit etmenin zor olduğunu ifade etmiş en azından hâlâ fırtınanın tam ortasında olduğumuzu belirtmiştir. Ancak pandemi öncesinde ve sırasında insanların duygusal durumunu araştıran çalışmalardan bazı güçlü eğilimler ortaya çıkmaktadır. Örneğin, Birleşik Krallık'ta 17.000'den fazla yetişkinin katıldığı, ülkenin ilk karantinasının ardından bir ay sonra 2020 Nisan'ında, ruh sağlığının covid-19'un gelişinden öncesine kıyasla önemli ölçüde kötüleştiğini ortaya çıkarmıştır. Bununla birlikte, King's College London'da psikiyatrist olan Carmine Pariante, Birleşik Krallık nüfusunun bir bütün olarak karşılaştığı değişikliklere oldukça dirençli olduğunu belirtmiştir. Ancak ayrıntılara indiğinizde, ortalamalar arasında gizlenmiş çok farklı iki resim vardır.
Pariante, gençler, küçük çocukları olan kadınlar ve önceden var olan zihinsel sağlık sorunları olan insanlar gibi bazı popülasyonlar için bozulmanın oldukça dikkat çekici olduğunu ifade etmiştir. ABD'deki çalışmalar da benzer bulguları ortaya çıkarmıştır. Örneğin, oradaki doktorlar arasında son zamanlarda yapılan bir tükenmişlik araştırması, kadınların erkeklerden daha fazla etkilendiğini ortaya çıkarmıştır çünkü kadınların aynı zamanda artan iş yükünün daha fazlasını evde absorbe ettikleri gözlemlenmiştir. Açıkçası araştırmacılar, çoğumuzun birçok sağlık çalışanının karşılaştığı ölüm kalım meselesi ile uğraşmadığını ve bu durumun sorunları besliyor olabileceğini belirtmişlerdir. Sonuç olarak yazarlar bundan tek parça olarak çıkacaksak, beklentileri yönetmemiz gerekeceğini ifade etmişler ve elimizden geleni yapmamız ve ne zaman hayır diyeceğimizi bilmemiz gerektiğini vurgulamışlardır.
Caroline Williams, Pandemic burnout: Do you have it and what can you do about it?, New Scientist, 3 February 2021
+ Tüm Referansları Göster