Üye Girişi

Sağlık profesyonellerine özel hazırlanmış içeriklere erişebilmek için giriş yapmanız gerekmektedir. Henüz üye değilseniz lütfen üye ol seçeneğine tıklayın.

Giriş Yap Üye Ol
Şifremi Unuttum
Medikaynak Search
Üye Ol Üye Giriş
Medikaynak Menü

Romatoid artrit (RA) hastaları, genel popülasyonla karşılaştırıldığında farklı malignite insidansı göstermekle birlikte bu, özellikle, lenfoma ve akciğer kanseri için yüksek olan, ancak kolorektal kanser için şaşırtıcı bir şekilde azalmış olan standartlaştırılmış insidans oranlarının artmasıyla gösterilmektedir. İmmünolojik olarak doğuştan gelen hastalık kusurları veya immün baskılayıcı tedavi ile ilişkili, etiyoloji belirsizliğini korumaktadır. 2008 ile 2014 arasında yayınlanan bir literatür meta analizi, çeşitli solid tümör tiplerinde SIR değerlerini bildirmiş olup bildirilen SIR değerlerinin, Smitten ve meslektaşları tarafından 2008 yılında yayınlanan önceki bir meta-analizde bulunanlarla benzer olduğu belirtilmiştir. Bu veriler, RA hastalarının genel popülasyona göre genel olarak kanser geliştirme riskinin %10 arttığını göstermiştir. Araştırmacılar bunun özellikle lenfoma ve akciğer kanseri ile ilgili olduğunu belirtmişlerdir.

Tseng ve arkadaşları tarafından yapılan son inceleme, RA'lı hastaların daha yüksek doz kortikosteroidler ve metotreksat ile ilişkili olarak artmış melanom dışı deri kanseri (NMSC) riskine sahip olduğunu da göstermiştir. Yapılan bu çalışmada 19.603 yeni teşhis edilmiş NMSC vakası cilt kanseri olmayan hastalarla eşleştirilmiş ve RA'lı hastaların genel olarak NMSC ile daha yüksek ilişkiye sahip olduğu bulunmuştur. Araştırmacılar siklosporin, etanersept ve d-penisilamin alan hastalarda NMSC gelişme riskinin daha da artmış olduğunu ve bunun, 65 yaşın üzerindeki yaşlı hastalarda daha dramatik olduğunu belirtmişlerdir. RA ve lenfoma arasındaki bağlantıyı araştıran birçok çalışma, metotreksat gibi DMARD'ların etkilerini RA hastalığı patobiyolojisinin etkilerinden ayıramamıştır. RA ve lenfoma arasındaki bir bağlantıya tedaviden çok hastalık durumunun aracılık ettiği teorisi, kronik RA'nın sürekli bağışıklık uyarımına ve lenfosit klonal genişlemesine neden olduğu gözlemleri üzerine inşa edilmiştir. Alternatif olarak, immünosupresif anti-RA tedavileri, bağışıklık sisteminin kanser hücrelerini tespit etme ve yok etme kabiliyetini engelleyerek, malignitelerin daha sık ortaya çıktığı bir ortamı teşvik edebilmektedir. Tedavi etkilerini kontrol etmeye çalışan araştırmacılar, lenfoma insidansı ile RA hastalığının ciddiyeti arasında güçlü bir ilişki olduğunu, metotreksat tedavisi ile daha sonra hematolojik malignitelerin gelişmesi arasında hiçbir ilişki olmadığını göstermiş ve bu ilişkiden immünosüpresif tedaviden çok hastalık mekanizmalarının sorumlu olduğunu düşündürmüştür. Metotreksat yaygın olarak sedef hastalığını tedavi etmek için de kullanılmaktadır ve ayrıca doğrudan malignite riskinde artışla ilişkilendirilmemiştir.

RA'nın daha düşük kolon kanseri insidansı ile ilişkisi

Sedef hastalığı, RA gibi, hem deri hem de eklem bulguları olan bir otoimmün hastalık olmakla birlikte sedef hastalığının tedavisi, immün baskılayıcı tedavi dahil RA'ya benzemektedir. Sedef hastalığı üzerine yapılan çok sayıda çalışma, bağışıklık sisteminin geniş spektrumlu kronik aktivasyonunun artmış kanser riski ile ilişkili olup olmadığını belirlemeye çalışmıştır. Margolis ve arkadaşları, sedef hastalığı (kronik inflamasyon) ile hipertansiyon kohortu (kontrol) hastalarının kanser oranlarını analiz etmek için geniş bir Medicaid veri tabanından alınan verileri kullandıklarını bildirmişlerdir. Araştırmacılar psoriazis hastalarında daha yüksek insidansta NMSC'ler ve lenfoproliferatif bozukluklar önerildiğini belirtmişlerdir. Ekip, daha şiddetli sedef hastalarında kanser riskini hafif sedef hastalığına kıyasla karşılaştırmış ve hafif psoriazis hastalarının, aynı kanser riski taşıyan daha yoğun tedavi gören sedef hastalarına kıyasla, 1.42'lik Hodgkin lenfoma ve 3.18'lik kutanöz T hücre lenfoması geliştirme riskinde sırasıyla 4,10 ve 10,75 artış olduğunu bulduklarını bildirmişlerdir. Alternatif bir teori, RA ve lenfoma arasındaki bağlantının, her iki hastalık durumuna bazı ortak genetik yatkınlıkla açıklanabileceğini ileri sürmektedir. Bununla birlikte, yıllarca süren büyük ölçekli bir çalışma, RA bağlamında ortaya çıkan malign lenfomalarda birlikte kalıtsal risk faktörlerini önermek için çok az kanıt bulmuştur.

RA, bronşiolitis obliterans ve interstisyel akciğer hastalığı (ILD) gibi ekstra artiküler belirtileri olan sistemik bir otoimmün hastalık olmakla birlikte ilginç bir şekilde, romatizmal hastalığı olan hastaların daha kötü sonuçlar ve artan kolorektal kanser nüks oranları sergilemesine rağmen, RA daha düşük kolon kanseri insidansı ile ilişkili görünmektedir. Nonsteroid antiinflamatuvar ilaçlar (NSAID'ler) genellikle RA tedavisinde kullanılmaktadır. Burdan yola çıkarak NSAID'ler, kolorektal kanser riskinin azalmasıyla ilişkilendirilerek kolorektal kanser riskinde gözlenen bu düşüşü açıklayabilir.

Sonuç olarak RA hastalarının lenfoma gibi belirli kanserler geliştirme riski olduğu görülürken, hastalığın karmaşık etiyolojisi nedeniyle kesin mekanizma belirsizliğini korumaya devam etmektedir. Araştırmacılar bu hastalarda kanserin başlamasına ve ilerlemesine neden olabilecek bir mekanizmanın, bağışıklık sisteminin uzun süreli ve sürekli aktivasyonu olduğunu belirtmişlerdir.Bu, RA ve kanser arasında ortak bir bağlantı olan IL-6'ya bağımlı görünmektedir.

Medikaynak Referanslar

Morand S, Staats H, Creeden JF, Iqbal A, Kahaleh B, Stanbery L, Dworkin L, Nemunaitis J. Molecular mechanisms underlying rheumatoid arthritis and cancer development and treatment. Future Oncol. 2020 Mar;16(9):483-495. doi: 10.2217/fon-2019-0722. Epub 2020 Feb 26. PMID: 32100561.

+ Tüm Referansları Göster
  1. Benzer İçerikler