
En az on yıl önce Birleşik Krallık Kraliyet Kimya Topluluğu, dünyada kimyasal içermeyen ilk ürünü yaratan kişiye 1 milyon sterlin ödül vereceğini açıkladı. Henüz bu ödül için başvuran olmadı. Çünkü bu imkansız. Su bir kimyasaldır. Bardağınız da öyle. Yine de temizlik spreylerinden kozmetiklere kadar günlük ürünler hakkında hala çok fazla kafa karışıklığı var. Bazı ürünlerde kimyasal içermez etiketi görüyoruz, diğerleri toksik olmadığını iddia ediyor, bir kısmı da doğal ve çevre dostu olduğunu söylüyor. Tüm bunlar gerçekten ne anlama geliyor? Ve bu açıklamalara inanabilir miyiz?
Ürünlerin bize ve gezegene zararlı/tehlikeli toksik kimyasal madde içerip içermediğini anlamak için, bir ürünün nasıl üretildiğine ve kullanıldıktan sonra ne olduğuna ilişkin büyük resme bakmamız gerekmektedir. Evlerimiz, karmaşık bir küresel tedarik zincirinin yalnızca bir anlık görüntüsüdür. Çantanız tehlikeli olmayabilir, ancak ticari deri tabaklama fabrikalarında kullanılan krom tuzlarına doğrudan maruz kalmak insanlarda kronik rahatsızlıkları tetikleyebilir. Tuvalete dökülen klorlu ağartıcı suda yaşayan hayvanlar için zehirlidir.
Ürün etiketleri o kadar çok terminolojik sözcük içeriyor ki, neyin iyi neyin kötü olduğunu anlamak imkansız görünebilir. Öncelikle garip pazarlama dilini aşmak gerekir. 'Sürdürülebilir' teriminin bile resmi bir tanımı yoktur: Bu nedenle kullanılan kimyasal maddelerin insan ve çevre için güvenli olduğunu ve yeniden kullanıldığını ileri süren ‘Cradle to Cradle’ gibi yeşil sertifika iddiaların kanıtlarını aramak gerekmektedir.
Ayrıca, 'parabensiz' veya 'temiz' gibi bir ürünün içermediğine odaklanan etiketler konusunda da şüpheci olunmalıdır. Gerçek şeffaflık, malzemeleri açıklamayı içerir. Birleşik Krallık'ta hükümet ve Rekabet ve Piyasa Otoritesi kısa süre önce, daha fazla şeffaflık gibi 'eko' markaların izlemesi gereken yönergeler öneren bir yeşil talep kodu getirmiştir. Avrupa Birliği'nde Döngüsel Ekonomi Eylem Planı, sürdürülebilirlik iddialarının kanıtlanması gerektiğini öngören düzenlemeler önermektedir.
Bu önemlidir, çünkü riskler düşük olsa da bazı kimyasal maddeler belirli kanserlerin gelişim riskini, beyin gelişiminin bozulma riskini veya hormonların etkilenme riskini artırır. Bu riskler tam olarak anlaşılmamıştır. Laboratuvar deneylerinde maddeler tek tek test edilmektedir. Oysa biz her seferinde nadiren tek bir kimyasal maddeye maruz kalmaktayız.
Toksik kimyasal maddelere uzun süreli kalmayı en aza indirmenin bir yolu, kullanılan ürün sayısını düzene koymak ve bilinçli tüketime odaklanmaktır. Eklenen ekstralardan kurtulmak işe yarayabilir – kokulu oda spreyleri, antimikrobiyal nano gümüşlü adet dönemi pantolonları, diz içlerinde dayanıklı, yapışmaz yamalara sahip okul pantolonları gibi.
Bununla birlikte, toksik kimyasallardan arınmış bir hayat yaşamak neredeyse imkansızdır. Massachusetts, Newton'daki Silent Spring Enstitüsü'nden Robin Dodson, yakından dikkat eden ve hormonları bozan belirli kimyasal maddelerden aktif olarak kaçınan kişilerin kanlarında genel olarak daha düşük toksik kimyasal madde olduğunu bulmuştur. Ancak Dodson, bu tür kimyasal maddelerden kaçınmak için adımlar atmış olsa da ev ürünlerinde bulunan en yaygın hormon bozucu kimyasal maddelerden 10 tanesi için kendi idrarını test ettiğinde bazılarının şaşırtıcı derecede yüksek olduğunu saptamıştır.
Sonuç olarak bununla başa çıkmak bizim sorumluluğumuz olmamalıdır. Ancak insanlar ve gezegen üzerindeki uzun vadeli etkiler araştırılana kadar, tamamen şeffaf ve diğerlerinden daha anlaşılır etikete sahip markaları seçebiliriz.
Toxic chemicals are everywhere in our daily lives – can we avoid them? New Scientist, January 2022
+ Tüm Referansları Göster