Medikaynak Search
Üye Ol Üye Giriş
Medikaynak Menü

Bilim insanları insan beyninin bir öngörü makinesi olduğunu ve geleceği yaratmak yaptığı en önemli şey olduğunu belirtmişlerdir. Geleceği tahmin etmek için mevcut durumumuz ve çevremiz hakkındaki geçmiş deneyimleri ve bilgileri kullanma yeteneği, gelecekteki sıkıntılardan kaçınırken veya kendimizi hazırlarken, istenen sonuçların olasılığını artırmamızı sağlamaktadır. Bu yetenek, gelecekteki olaylarla ilgili kesinlik seviyemizle yani ne kadar olası oldukları, ne zaman gerçekleşecekleri ve nasıl olacakları doğrudan ilgilidir. Belirsizlik, geleceğe ne kadar verimli ve etkili bir şekilde hazırlanabileceğimizi azaltmakla birlikte endişeye katkıda bulunmaktadır.

Gelecekteki olumsuz olaylarla ilgili belirsizlik ve anksiyete arasındaki bu ilişki sezgisel anlam ifade etse de, anksiyetenin bu kavramsallaştırılması ile klinik anksiyete bozukluklarının çoğunun nörogörüntüleme araştırması arasında bir kopukluk oluşturmuştur. Bu araştırmanın baskın odak noktası, caydırıcı olaylara karşı artan duygusal tepkisellik olmakla birlikte, bu araştırmada yaygın olarak kullanılan görevler, endişeli patolojinin kalbindeki psikolojik süreçleri, yani potansiyel bir tehdidin etkisini önlemek veya azaltmak için yürütülen ileriye dönük bilişsel, duygusal ve davranışsal süreçlerle tam olarak ilgilenmeyebilmektedir.

Araştırmacılar bu öngörü süreçlerinin, tehdidin olasılığı ve ciddiyeti ile orantılı bir düzeyde yürütüldüğünde uyarlanabilir bir işlev gördüğünü, ancak aşırı şekilde yürütüldüğünde uyumsuz olabileceğini belirtmişlerdir. Gelecekteki bir olumsuz olayın olasılığı, zamanlaması ve doğası hakkındaki kapsamlı bilgiler, bu kaynakların daha verimli bir şekilde tahsis edilmesini teşvik etmekle birlikte bu tür bilgiler, geleceğin içsel belirsizliği nedeniyle nadiren bulunur. Yapılan bu çalışmada araştırmacılar, anksiyete bozukluklarında ortak bir özelliğin, tehdit belirsizliği koşulları altında anormal ve aşırı öngörülü yanıt verme olduğunu savunduklarını belirtmişlerdir. Bu bakış açısının, strese tepki verme ve korku öğrenmeye ilişkin hayvan araştırmalarının yanı sıra kaygılı patolojinin daha önceki etkili modellerinde tarihsel kökleri bulunmaktadır.

Kaygının Belirsizlik ve Beklenti Modeli

Araştırmacılar bu araştırmayı, anksiyetede uyumsuz bir şekilde işlev gören tehdit belirsizliğine yanıt vermede yer alan beş süreci vurgulayan yeni Kaygının Belirsizlik ve Beklenti Modeline (UAMA) entegre ettiklerini ve genişlettiklerini bildirmişlerdir. Ayrıca araştırmacılar bu beş sürecin her biriyle ilişkili sinir mekanizmalarını gösterdiklerini ve anksiyeteli patolojiyi amigdala, stria terminalisin yatak çekirdeği (BNST), ventromedial prefrontal korteks (vmPFC), orbitofrontal, korteks (OFC), ön orta singulat korteks (aMCC) ve ön insula dahil olmak üzere dağıtılmış bir dizi beyin bölgesindeki rahatsızlıklara bağlayan kanıtları gözden geçirdiklerini belirtmişlerdir.

Çalışma sonucunda araştırmacılar daha basit bir strateji olarak hastaları ne geleceği konusunda endişelenmek için daha az zaman harcamaya ve bunun yerine şimdiki hayata odaklanmaya teşvik etmeyi içerdiğini ifade etmişlerdir. Şimdiki anda tam bir özümseme, gelecekle ilgili endişeyi ortadan kaldırmakla birlikte araştırmacılar kaygıyı azaltmanın bir yolunun, yanlış beklentilerden daha doğru beklentilere ve hiç beklenti olmamaya geçişi içerebileceğini belirtmişlerdir. Farkındalık geleneklerinin bilişsel davranışçı terapi dahil edilmesi, yani an be an iç ve dış olayların farkındalığının vurgulanması kişinin kaçınılmaz belirsizliklere tahammül etmesine izin verir ve endişeden muzdarip olanların gelecekle ilgili belirsizliğin hayatlarını yönetmesi gerekmediğini anlamalarına yardımcı olur.

Medikaynak Referanslar

Grupe DW, Nitschke JB. Uncertainty and anticipation in anxiety: an integrated neurobiological and psychological perspective. Nat Rev Neurosci. 2013 Jul;14(7):488-501. doi: 10.1038/nrn3524. PMID: 23783199; PMCID: PMC4276319.

+ Tüm Referansları Göster
  1. Benzer İçerikler