Çalıştığınız Yerin Performansınızı Etkilemesinin Şaşırtıcı Yolları

Beyniniz çevrenize karşı son derece hassastır, isteseniz de istemeseniz de çevrenizdeki ayrıntılara ve dikkat dağıtıcı şeylere uyum sağlar. Bunun nasıl olduğunu anlamak çalışma şeklimizi değiştirebilir.

2001 yazında Sapna Cheryan, Kaliforniya’da teknoloji firmalarında stajyerlik için görüşmeler yapan bir yeni mezundu. Görüşmeye gittiği bir şirkette çalışma alanı, Golden Gate Köprüsü'nün soda kutusu modeli, aksiyon figürleri ve Nerf silahlarıyla dolu bir bilgisayar tutkunu bodrum katı gibi görünüyordu. Ona göre, firmanın ideal çalışanına ilişkin özel bir anlayışı teşvik etmek için tasarlanmış görünüyordu. Genç ve beyaz olmayan kadın olarak, kendisini istenmeyen kişi olarak hissetti. Aydınlık ve davetkar bir çalışma alanı olan başka bir şirkettin iş teklifini kabul etti.

Beş yıl sonra Cheryan'ın bir sonraki adımı, çevremizdeki fiziksel ayrıntıların düşünce ve duygularımızı nasıl etkilediğini araştıran bir doktoraya başlatmak için California'daki Stanford Üniversitesi'ne gitmek oldu. Beynin bir bilgisayara benzediği fikrine meydan okuyan araştırmalar yapan ve sayıları giderek artan psikolog ve bilişsel bilimci arasında çalışmaktadır. Bilgisayarlar çevrelerine karşı kayıtsızdır: Bir dizüstü bilgisayarı floresan aydınlatmalı bir ofiste veya bir parkta aynı şekilde çalışır. Aynı şey insan beyni için geçerli değil.

Cheryan'ın kendi deneyimlerinden ilham alan araştırması, psikologların aidiyet ipuçları dediği fiziksel çevrenin belirli bir yönüne odaklanıyor. Bunlar, bir mekana yerleştirilmiş ve gelenlere orada hoş karşılanıp karşılanmadıklarını bildiren sinyallerdir. Bir deneyde, Cheryan ve meslektaşları, Stanford Üniversitesi'nin bilgisayar bilimi binasında bir alanda çalıştılar ve klasik ve farklı iki sınıf yarattılar. İlki Star Trek ve Star Wars posterleri, bilim kurgu kitapları ve gazlı içecek kutuları ile doluydu. İkincisi, doğa posterleri, edebi romanlar ve su şişeleri içeriyordu. Klasik tarzda tasarlanmış odada sadece birkaç dakika geçirdikten sonra, erkek lisans öğrencileri bilgisayar bilimlerine yüksek düzeyde ilgi gösterdiler. Kız öğrenciler daha az ilgiliydi. Fakat farklı olan odada zaman geçirdikten sonra ilgileri belirgin şekilde arttı - ve aslında erkeklerinkini aştı.

Belli bir ortamda performansımızın iyi olacağını düşünmek gerçekte nasıl performans göstereceğimizi belirleyebilir

İnsanların etkili bir şekilde düşünmesine yardımcı olmak için, bir iş yeri sadece aidiyet ipuçlarına değil, aynı zamanda kimlik ipuçlarına da ihtiyaç duyar. Bunlar, benlik algımızı desteklemek için çevremizde düzenlediğimiz somut işaretler ve sinyallerdir. Bunlar tutku, hobi ve başarılarımızı gösterir, yaratıcı bir çizgi veya ilginç bir mizah anlayışı ifade eder veya bize sevdiklerimizi hatırlatır. Neden böyle hatırlatmalara ihtiyacımız olsun ki? Benlik duygumuz istikrarlı ve sağlam gelebilir, ancak aslında oldukça hareketlidir ve dış dünyaya bağımlıdır. İnsanlar bunu genellikle yabancı bir ülkede gezerken zevkli ama yorucu bir karışıklık duygusu olarak yaşarlar. Günlük yaşamlarımızda, etkili bir şekilde işlev görmek için sabit bir kimlik duygusu geliştirmemiz gerekir ve çevremize yerleştirdiğimiz kişisel nesneler bunu başarmaya yardımcı olur.

'İnsanlar kendilerine ait olduğunu düşündükleri alanlarda kendilerini daha özgüvenli ve yetenekli hissediyorlar’

Michigan, Hope College'dan Benjamin Meagher'ın bunu açıklamak için ilginç bir fikri var: yerin kendisi düşünmemize yardımcı oluyor. Araştırması, zihinsel ve algısal süreçlerimizin kendini kontrol etmeye daha az ihtiyaç duyarak, evde daha verimli çalıştığını gösteriyor.

Bilgisayar benzerliği üzerine kurulu beyin modeline göre, bu çevresel faktörlerin hiçbiri önemli olmamalıdır. Ama bizim için önemli. Alanlarımızı kullanma şeklimiz, ofisleri ve okulları kapatan ve birçok insanı aylarca evlerine kapatan bir salgın tarafından derinden sekteye uğradı. Yeniden iş alanlarımıza dönerken bunları iyileştirme fırsatına sahibiz: onları aidiyet ve kimlik ipuçlarıyla doldurabiliriz. Kısacası onları düşündüğümüzden daha iyi yerler haline getirebiliriz.