Medikaynak Search
Üye Ol Üye Giriş
Medikaynak Menü

Cildimizde zamanla, sarkma, kırışma ve renk değişiklikleri ile karakterize yaşlanma bulguları ortaya çıkıyor. Cildimizin yaşlanmasına, doğal yaşlanmanın ve güneş ışığı maruziyetinin birlikte neden olduğu düşünülüyor. Güneş ışığı, D vitamini seviyelerini yükseltmeye yardımcı oluyor. Bununla birlikte, güneş ışığına fazla maruz kalma cildimiz için kötü sonuçlara neden oluyor. Cildimiz epidermis denilen, cildimizin dış bariyerini oluşturan ve bizi bakteri ve ultraviyole (UV) radyasyon gibi çevresel saldırılardan koruyan bir dış tabakaya ve dermis denilen, cildin kuvvet ve esnekliğinden sorumlu olan, kollajenler ve elastin gibi hücre dışı matris (ECM) proteinlerinden zengin bir iç tabakaya sahiptir. Dermisdeki fibroblast hücreleri, bu proteinleri üretiyor ve aynı zamanda bu proteinleri sıkı sıkıya bağlıyor. Yaşlandıkça ECM, protein yapıları parçalara ayrıldığı için giderek bütünlüğünü kaybediyor. Zamanla her iki katman da onarılmaz hasar birikiyor ve bu hasar tamir edilemiyor.

Fibroblastlar, enzimler yavaş yavaş protein ağlarını bozduğu için ECM bağlantılarını kaybediyorlar. Bu da, fibroblast biçiminde bir değişikliğe yol açıyor ve hücrelerin işlevini ciddi şekilde etkiliyor. Fibroblastlar tarafından protein üretimi azaltılıyor ve bu da ECM ağının parçalanmasına katkıda bulunuyor. Bilim adamları bu sürece DNA'daki oksidatif stres hasarının, hücre yaşlanmasının ve kronik enflamasyonun bir kombinasyonunun neden olduğunu düşünüyorlar. Güneşe maruziyet ise bu süreci daha da kötüleştiriyor. Fibroblastlarda UV maruziyetine tepkiye, epidermisdeki hücrelerin, dermis içine difüze olan kimyasalları salarak ve dermal fibroblastlarda enzim salınımına yol açarak neden oldukları düşünülüyor. Bu karmaşık etkileşimin, ciltte derin kırışıklıklara neden olduğu düşünülüyor.

Son zamanlarda ise, cildin yaşlanma belirtilerine neden olan üçüncü bir sürecin olduğuna dair yeni kanıtlar ortaya çıkıyor. Yaşlandıkça, cilt altındaki yağ katmanının doğal olarak küçüldüğü ve bunun sarkma ile sonuçlandığı biliniyor fakat UV ışınları, subkutanöz yağa ulaşacak kadar derine nüfuz edemediğinden, UV hasarı ve yağ dokusu arasındaki herhangi bir bağlantı gösterilemiyordu. Son zamanlarda üst dermise penetre ve UV ışınlarının ulaşabildiği derin dermiste yeni bir yağ deposu tipi keşfedildi. Bu özel yağ hücreleri, epidermisdeki hücreler tarafından salınan kimyasallara da tepki verebiliyor. Kronik UV hasarına tepki olarak, bu yağ hücreleri ölüyor ve skar dokusu ile yer değiştiriyor.

Medikaynak Referanslar

http://www.medicalnewstoday.com/articles/318635.php

+ Tüm Referansları Göster
  1. Benzer İçerikler