
Erişkinlerde en sık görülen hematolojik hastalık olan KLL, indolent klinik seyirden, iyi huylu bir başlangıç sonrasında kemoterapi direnci kazanan daha agresif formlara kadar belirgin değişken sonuçlar ile karakterizedir. KLL evrimi büyük oranda prognostik belirteçler olan moleküler ve sitogenetik özelliklere bağlıdır. Uzun dönem KLL sağ kalanlarının % 30-35'inde çoğunlukla epitelyal sekonder tümörler gelişme riski yüksektir. Bu duyarlılık anti-neoplastik tedaviye bağlı görünmemektedir, çünkü tedavi edilen ve tedavi edilmeyen hastalarda aynı lösemi insidansı gözlenmektedir.
Çarpışma tümörleri, aynı anatomik bölgede ortaya çıkan histolojik olarak farklı iki tümör tipinden oluşan ender oluşumlardır. Kronik lenfositik lösemi (KLL) ile malign melanom (MM) arasında bir ilişki daha önce tarif edilmiştir. KLL hastalarının genel popülasyona kıyasla MM gelişme riskinde dört kat artışı vardır. Bir cilt lezyonunda çarpışma tümörüne odaklanırken şimdiye kadar bunlar sadece pozitif bölgesel lenf düğümlerinde belgelenmiştir.
Bir grup araştırmacı yaptıkları yeni bir çalışmada, 9 yıllık bir KLL hikayesi olan bir hastada cilt KLL/MM çarpışma tümörünün genomik profilini karakterize ettiler.
KLL tanısı aldığında 58 yaşında olan erkek hastada,% 75 lenfositli 20,150 / mmc beyaz kan hücresi vardı. Kemik iliği (BM) biyopsisinde, küçük immünglobulin ağır zincirli CD20, CD5, CD23, CD38 ve ZAP70 pozitif lenfoid elemanlar tarafından yaygın bir infiltrasyon paterni görüldü. Hastaya hematolojik remisyon sağlayan 6 döngü fludarabin, siklofosfamid ve rituksimab tedavisi verildi. Tanıdan 79 ay sonra belirgin lenfositoz ve yaygın lenfadenopati ile nüks gelişti. PET taraması, lenf nodlarında hiperaktiviteyi değerlendirdi. Hasta, bu sırada gövde sağ tarafında 17x13 mm'lik deri lezyonunun yanı sıra 23~5 mm'lik lezyonlar sundu. Ana lezyonun ve in-transit metastazının histolojisi ve immünhistokimyasal özellikleri, KLL ve MM çarpışma tümörlerinin teşhisi ile uyumluydu.. MM, evre T3N2M0 olarak sınıflandırıldı.
KLL’de Ailesel Yatkınlık Mümkün mü?
FISH analiziyle KLL cilt lezyonunun ve Periferal kanda, ATM ve BIRC3'ü içeren geniş bir 11q bölgesinin kaybıyla monoelaleik bir del (11) (q23) tespit edildi. Periferal kan örneklerin de subklonal büyük del (13q) / D13S319-RB1 saptandı. İlginç bir şekilde, del (13q) klonu tanıdan nükse kadar %10'dan % 46'ya yükseldi. NOTCH1, SF3B1 ve TP53 vahşi tipliydi. MM lezyonunda bir BRAFV600E ve bir TERT yükseltici mutasyonu vardı. Aile hikayesi kansere genetik bir yatkınlık ile tutarlı olduğu için araştırmacılar, ailevi melanoma ve KLL ile BRCA1 ve BRCA2 genlerinin mutasyonel analizini yaptılar. KLL, MM veya meme kanserine yatkınlık getirdiği bilinen herhangi bir germinal mutasyon bulunamadı. İlginç bir şekilde, konvansiyonel sitogenetikle, yapısal bir t(12; 17) (p13; p13) saptandı.
Araştırmacılar verilerin, spesifik hastalıkla ilgili anormalliklerle karakterize edilen iki tümörün farklı genetik görünümü uyumlu olduğunu belirttiler. MM hücrelerinde fonksiyonel olarak bağlantılı iki mutasyon, yani BRAFV600E ve bir TERT hızlandırıcısı meydana gelirken, KLL hücrelerinin, 11 ve 13. kromozomların uzun kolunun büyük delesyonları gibi zayıf prognostik dengesizlikleri taşıdığını aktardılar. Moleküler bulguların, iki tümörün bağımsız b orijiniyle tutarlı olduğunu ve ailevi bir yatkınlığın ve KLL ile ilişkili immün disregülasyonun başlangıçta rol oynayabileceğini önerdiğini söylediler.
La Starza et al. Cytogenetic/mutation profile of chronic lymphocytic leukemia/malignant melanoma collision tumors of the skin, Molecular Cytogenetics (2018) 11:6.
+ Tüm Referansları Göster