
Son on yılda, multipl sklerozda (MS) B hücreleri üzerindeki ilgi artmıştır. B hücreleri, plazma hücreleri ve antikorlar MS’in patogenezinde anahtar rol oynayabilir. Bu düşünce, periferik kan B hücrelerinin aktivasyonu ve pro-enflamatuar farklılaşması, beyin omurilik sıvısında (BOS) immünoglobülin üreten plazma hücrelerinin sürekliliği ve sıklıkla antikor birikimlerinin ve aktive tamamlayıcının birlikte lokalize edildiği enflamatuvar merkezi sinir sistemi (MSS) lezyonlarının kompozisyonu gibi MS hastalarında gözlemlenen çeşitli immünolojik değişikliklerle desteklenmektedir. MS, daha önce, BOS’daki oligoklonal bantların (OCB) varlığı bulgusuna rağmen, esas olarak MSS için T hücresi aracılı bir enflamatuvar bozukluk olarak düşünülmüştür, bununla birlikte hastalığın patofizyolojik B hücre bileşeni erken fark edilmiştir. Klinik MS araştırmalarında, anti-CD20 aracılı B hücre tükenmesinin muazzam ampirik yararı gösterilmiştir. Bu araştırmalar, antijen sunumu ve pro-inflamatuar sitokinlerin sağlanması gibi daha önce tahmin edilemeyen hücresel B hücre işlevlerine vurgu yaparak, B hücreleri ile ilgili patojenik konsepti genişletmiştir. Bu çalışmalar, şu anda tanımlanmamış periferik CD20 + immün hücrelerinin popülasyonunun, akut MS relapslarına ve yeni MSS lezyonlarının gelişimine neden olan de novo enflamatuvar MSS infiltrasyonuna karıştığını net bir şekilde ortaya koymuştur.
MS’in Geleceğinde B Hücreleri
Bu müthiş başarıya rağmen, ele alınması gereken birkaç önemli soru vardır. İlk olarak, hangi hastaların B hücresi güdümlü MS tedavisinden en çok fayda sağlayacakları belirsizdir. Sürekli artan sayıda güçlü terapötik alternatifler ışığında, tedaviye başlamadan önce, bireysel bir hastada patojenik B hücre fonksiyonunu gösteren biyolojik belirteçlerin geliştirilmesi esastır. İkincisi, MS, nöromiyelitis optica (NMO) veya NMO-spectrum disorder lı (NMO-SD) bir hastanın, periferik B hücrelerinden ne sıklıkta ve ne kadar sürede tüketileceği bilinmemektedir. Bu soru, tedavi süresi ile önemli ölçüde artabilen güvenlik ve potansiyel riskler açısından son derece önemlidir. Üçüncüsü, anti-CD20 indüksiyonu ile elde edilen klinik faydanın korunması ve uzatılması için anti-CD20 tedavisinin kesilmesinden sonra patojenik B hücrelerinin yeniden gelişimini engelleyen uygun idame tedavi stratejileri geliştirilmelidir. Son olarak, mevcut veriler, CD20 + bağışıklık hücrelerinin sadece bir kısmının patojen olduğunu, diğer B hücrelerinin alt gruplarının muhtemelen, kronik enflamasyonu sınırlama potansiyeline sahip, işlevsel olarak karşıt düzenleyici özellikleri uyguladığını önermektedir. Böylelikle gelecek yıllarda, B hücre bazlı terapinin güncel ampirik başarısını, MSS demiyelinizan bozukluklarda patojenik B hücre fonksiyonunu seçici olarak ortadan kaldıran yenilikçi stratejiler geliştirmek için B hücrelerinin çeşitli rolü üzerine artmakta olan immünolojik bilgileri bir araya getirmek hayati önem taşımaktadır.
Klaus Lehmann-Horn, Silke Kinzel and Martin S. Weber. Deciphering the Role of B Cells in Multiple Sclerosis—Towards Specific Targeting of Pathogenic Function, Int. J. Mol. Sci. 2017, 18, 2048.
+ Tüm Referansları Göster